Türki̇ye'Ni̇n Ortadoğu Poli̇ti̇kasinda Beli̇rleyi̇ci̇ler Ve Deği̇şi̇mler

You might also like

Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 19

TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU

POLİTİKASINDA BELİRLEYİCİLER
VE DEĞİŞİMLER
(SOĞUK SAVAŞ SONRASI)
BEYZA ALAN
SUNUM PLANI

Konu Sunum 1991-2001 2002-2011


Giriş Ortadoğu
Türkiye Ortadoğu Türkiye Ortadoğu
Başlığı Planı Haritası
Politikası Politikası

2012’den
Günümüze Türkiye Sonuç Kaynakça
Ortadoğu Politikası
GİRİŞ
• Türkiye’nin izlediği Ortadoğu politikasını
tarihsel dönemlere ayırarak incelemek
mümkünse de, her dönem için geçerli
sabit bir dış politikadan bahsetmek söz
konusu değildir.
• İç ve dış gelişmeler, içeride darbeler,
krizler, siyasal iktidarların değişmesi,
sosyo-ekonomik, siyasal ve sosyal
etmenler ile dışarıda uluslararası
politikanın sistemsel durumu, genel olarak
Türk dış politikasını, özelde ise Ortadoğu
politikasını etkileyip değiştirmiştir.
ORTADOĞU HARİTASI
ORTADOĞU’NUN PARİSİ BEYRUT
1991-2001 Dönemi
(Soğuk Savaş Bitimi)

-1991’de SSCB’nin dağılması sonucu Orta Asya ve Kafkaslarda yeni


devletler ortaya çıkmıştır.
- Türkiye bu akraba devletlerle siyasi ve ekonomik ilişkiler kurma
yönünde hareket etmiştir.
- Türkiye,uzun yıllardır demokrasiyi ve piyasa ekonomisini başarıyla
yürütebilen,halkının çoğunluğu da Müslüman bir ülke olarak bu yeni
ülkelere ‘model’ şeklinde algılanmıştır.
- Turgut Özal’ın Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk Dünyası” söylemi ile
Ortadoğu’da Körfez Savaşı sırasında Musul ve Kerkük’ün geri alınması
bağlamında “bir koyup üç almak” söylemi statükonun bozulması
olarak algılanmıştır.
1991-2001 Dönemi
• -Türkiye, Soğuk Savaş sonrası yeni dünya düzeninde Soğuk Savaş boyunca Sovyetleri ileri
sürerek kuzeyden ve özellikle 1974’ten sonra Yunanistan’ı ileri sürerek batıdan geldiğini
değerlendirdiği tehdit algısını da değiştirerek, tehdidin artık güneyden (Ortadoğu) geldiği
yönündeki realist argümanını ön plana çıkarmıştır.
• -Türkiye’nin yeni küresel sistemde Ortadoğu politikası biraz da ABD’nin bölgeye yönelik
politikasıyla paralel şekillenmeye başlamıştır. Öyle ki, Türkiye Soğuk Savaş sonrası yeni
dönemde “güçlendirilmiş stratejik ortaklık” ilişkisine lâyık görülmüştür.

• -Körfez Savaşı,17 Ocak 1991’de ABD öncülüğündeki İngiltere, Fransa, İtalya gibi ülkelerden
oluşan koalisyon güçlerinin önce hava operasyonu ardından da 24 Şubat’ta “Çöl Fırtınası”
(Operation Desert Storm) adındaki kara harekâtıyla gelişen Irak’a müdahaleyi Suudi Arabistan,
Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar gibi bölge ülkeleri olumlu karşılamış ve koalisyona
katılmıştır. Savaştan en kazançlı çıkan ülke ise kuşkusuz yeni global sistemin hegemon gücü
ABD olmuştur.
1991-2001 Dönemi
• -Körfez Savaşı’nın 1991-2001 dönemi Türk dış politikasını etkileyen diğer bir önemli
yönü ise, Türkiye’nin bir iç güvenlik sorunu olarak gördüğü Kürt Sorunu ve Siyasal
İslam gibi konuların dış politika yapımını etkileyen faktörler olarak belirmesidir.
1990’lı yıllar boyunca Kürt Sorunu ve PKK, Türkiye’nin Suriye ve İran ile olan ilişkilere
de yansımıştır.
• -Türkiye, Batılı kimliğini kullanarak ürettiği politikaların özellikle Ortadoğu
coğrafyasında tepki çekmesi üzerine tehdit algılamaları ve kimlik tanımlamaları
bağlamında özellikle 1990’lı yılların sonuna doğru dış politikada yeniden “çok
boyutlu” arayışlar içerisine girmiştir.
• -1996’da Süleyman Demirel Kudüs’e bir ziyaret gerçekleştirerek İsrail’i
Cumhurbaşkanı düzeyinde ziyaret eden ilk Türk devlet adamı oldu. Türkiye’nin
İsrail’le olan bu yakınlaşması Arap ülkelerinin tepkisini çekerken İsrail’le olan ilişkiler
de Soğuk Savaş sonrası dönemde sadece iş birliği perspektifinde yürümemiştir.
2002-2012 Dönemi
(Akp İktidarı)
• - Türkiye’nin ulusal güvenlik kaygıları temelinde biçimlenen
Ortadoğu politikası, Suriye ile varılan Adana Mutabakatı uyarınca
Abdullah Öcalan’ın bu ülke topraklarından çıkarılması ve terörün
bastırılmasıyla artık ekonomik ve diğer unsurların ön plana çıktığı bir
bölgesel politika olarak belirmiştir
• - Artık Ortadoğu’ya güvenlik perspektifinden değil, ekonomik ve
siyasi ilişkileri geliştirme açısından bakan bir Türkiye vardı. Bölge
merkezli ve vizyoner yeni Ortadoğu politikası kapsamında Irak, İran
ve Suriye ile olan ilişkiler geliştirilmiş, AB’ye üyelik bağlamında
Ortadoğu ülkeleriyle daha uyumlu ilişkiler kurulmuş, bu durum
Ortadoğu’ya yönelik meselelerde belirginleşen ABD-AB kırılmasında
Türkiye’nin daha çok AB’den yana tavır koymasına yol açmıştır.
2002-2012
Dönemi
• -2003 Irak Savaşı Avrupa ile ABD arasında görüş ayrılıkları bağlamında Trans-
Atlantik bir kırılmaya yol açmakla kalmadı, Türkiye-ABD ilişkilerini de ciddi
sorunlarla buluşturdu.
• - II. Körfez Savaşında özellikle TBMM tarafından Amerikan askerlerinin
ülkeden geçişini öngören tezkerenin kabul edilmemesi ve kamuoyunda
yükselen anti-Amerikancı akım, Ortadoğu’da devamlı işbirliği şeklinde
seyreden Türkiye-ABD ilişkilerini tarihinin en zorlu süreçlerinden birine
itmiştir.
• -Ancak uzun yıllardır “müttefiklik” konsepti içerisinde hareket eden iki ülkenin
ilişkileri krizlerin ve gerginliklerin gölgesinde bir süre daha devam etse de,
bölgesel ve küresel konularda işbirliği ekseninde yeniden devam etmiştir.
2002-2012 Dönemi

• -AB’ye üyelik ve “Avrupalılaşma” idealinden uzaklaşmadan


Ortadoğu ve Arap dünyasında merkezî bir konuma sahip olma
gayesiyle hareket eden AKP hükümeti 2002-2007 yılları
arasında Ortadoğu’da çok yönlü ve aktif bir dış politika örneği
sergilemiştir.
• -AKP’nin Ortadoğu’daki politikası küresel ve bölgesel işbirliği
içinde, daha önceki dış politika modelleriyle kopuş yerine
süreklilik gösteren bölgesel bir politikaydı.
2012’den Günümüze
(Arap Baharı Süreci)
• -Türkiye’nin Ortadoğu politikasında 2010’lu yılları devam eden Arap
Baharı süreciyle birlikte değerlendirmek mümkündür.
• -Özellikle Suriye’de hâkim olan iç savaş, çatışma, katliam ve kaos ortamı
uluslararası toplumun dikkatlerini bu ülke üzerine çekmiştir. Arap Baharı
kapsamında Türk-Amerikan ilişkilerinin Ortadoğu’da kilitlendiği en
önemli kriz de Suriye olmuştur. Suriye halkının Esad ailesinin iktidarına
karşı 2011’de başlattığı ayaklanma günümüze kadar bir sonuca
ulaşamadan gelmiştir. Dahası Rusya, Çin, İran, ABD gibi bölgesel ve
küresel güçlerin Suriye denklemine dahil olmasıyla “çağdaş bir soğuk
savaş pratiği” yapılmış, mevcut rejimin gitmesi ya da kalması yönünde
bir fikir birliğine varılamamış, devlet otoritesinin olmadığı bölgeler
IŞİD/DEAŞ, YPG gibi terör gruplarınca doldurulurken Suriye’de durum
iyice içinden çıkılmaz bir hal almıştır.
2012’den Günümüze
• -Günümüzde Türkiye’nin vizyoner ve aktif dış politikasının
Ortadoğu’da kendini belli etmesi Türk dış politikasının
“Ortadoğululaştığı” ve Türk dış politikasında bir “eksen kayması”
yaşandığı tartışmalarını doğururken son yıllarda dış politikada
Türkiye’nin İslami ve Ortadoğulu kimliği ön plana çıkmaya başlamış
bölgesel bir güç olan Türkiye bu kapsamda ekonomik, siyasal ve
güvenlik çıkarlarını bölgedeki güvenlik ve istikrar ile entegre ederek
bölge-dışı güçlerin Ortadoğu’ya müdahalesine de tepki göstermiştir.
• -Bölgede askeri, ekonomik, diplomatik, insani yönlerden en çok çaba
harcayan ülke olmuştur. Neticede Türkiye gibi, bölge genelindeki
krizlerde önemli roller üstlenen, kilit bir bölgesel aktörün olmadığı
Ortadoğu’nun daha fazla istikrarsızlaşacağı teşhis edilmiştir.
2012’den Günümüze

• -Suriye ve İran politikaları sebebiyle ABD ile karşı karşıya gelme, NATO’nun
Libya’ya müdahalesine karşı çıkma bu meyanda örnek olarak
verilebilecekken Arap Baharı ve Suriye kapsamında ise Türkiye öteden beri
tutarlı ve etik bir politika izlemiş, kendi ulusal güvenlik öncelikleri
kapsamında Fırat Kalkanı (2016), Zeytin Dalı (2018), Barış Planı (2019) ve
Bahar Kalkanı (2020) ve 4 milyon Suriyeliye kapılarını açmıştır.
• -Çok yakın bir tarihte gerçekleşen (7 Ekim 2023) Hamas’ın İsrail’i
bombalaması ile İsrail-Filistin savaşı çıkmıştır.Türkiye ilk olarak İsrail’in
kendini savunduğunu dile getirse de İsrailin orantısız güç kullanması,savaş
etiklerini yok sayması nedeniyle Filisitine destek çıkmış ve çoğu zor
durumdaki ülkeye yaptığı gibi insani yardım göndermiştir.
SONUÇ
• -Türkiye’nin Ortadoğu politikası, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana Tevrat’ta
“kıyamet coğrafyası” olarak adlandırılan bu bölgede komşu devletlerle dengeli
ilişkiler kurarak, kendi ulusal güvenlik kaygıları ve kırmızıçizgileri öncülünde bölge
halklarının sosyo-ekonomik, kültürel gelişimlerine destek olmak ve onların siyasal
açıdan bağımsızlıklarına saygılı olmak şeklinde olmuştur.
• - Türkiye bölge ülkeleriyle ilişkilerinde toptancı bir yaklaşım yerine bu ülkeler
arasındaki güç dengesi ilişkilerini, ideolojik farklılıkları, tarihsel mücadeleleri,
etnik rekabetleri dikkate almak durumundadır. Bölge dışarıdan bakıldığında
homojen gibi gözükse de bu ülkeler arasında ciddi çıkar farklılıkları olduğu ve her
devletin halkının birbirinden ciddi anlamda farklı özellikler gösterdiği görülür.
• -Bu yüzden günümüzde de geçerli olmak üzere Türkiyenin Orta Doğu Politikaları
sürekli olarak değişim ve dönüşüm içindedir.Sabit bir politikası yoktur.
KAYNAKÇA
• TEORİDEN PRATİĞE TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU POLİTİKASI:
KIYAMET COĞRAFYASINDA DENGE, SÜREKLİLİK VE DEĞİŞİM-
MEHMET BABACAN
• Tayyar Arı, “Geçmişten Günümüze Türkiye’nin Ortadoğu
Politikasının Analizi ve İlişkileri Belirleyen Dinamikler
• Ömer Göksel İşyar, Türk Dış Politikası, (Bursa: Dora
Yayıncılık. 2017), 476.
• https://acikders.ankara.edu.tr/mod/resource/view.php?
id=112798

You might also like