Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 7

Friedrich Schiller,

Haydutlar

V.Perde, II. Sahne


Final Sahnesi
HAYDUT MOOR- Merhamet göğe çıktı... Seni öldüreyeceğim!
AMALlA, dizlerine sarılarak- Allah aşkına. Bütün mukaddesat aşkına! Artık
sevgi istemiyorum. Biliyorum ki, orada, yukarıda, yıldızlarınız, düşmanca
birbirinden kaçıyor... Sana yalnız beni öldüresin diye yalvarıyorum ... Ben
terkedilmiş bir insanım! Terkedilmiş olmanın bütün korkunçluğunu
anlamalısın- Buna dayanamıyacağım. Görüyorsun ki, bir kadın buna tahammül
edemez. Sana yalnız beni öldüresin diye yalvarıyorum! Bak, elim titriyor! ...
Kendimi öldürmeğe cesaretiin yok. Bıçak parıltısından korkuyorum ... Halbuki
bu senin için o kadar kolay, o kadar kolay ki, sen bu işin ustasısın! Kılıcını çek,
beni saadete kavuştur!
HAYDUT MOOR- Tek başına mı saadete kavuşmak istiyorsun? Çekil git. Ben
kadın öldürmem!
AMALIA- Ah kati! Sadece saadet içinde olan insanları öldürebiliyorsun,
hayattan usanmış olanları geçip gidiyorsun! (Haydutlarara doğru sürünerek
gider.) Ey cellat çırakları, bari siz bana acıyın! Bakışlarınızda öyle kana susamış
bir merhamet var ki. Bütün sefiller onlarda bir teselli bulur... Hocanız korkak
yürekli, manasız bir kahraman taslağı!
HAYDUT MOOR- Kadın, sen neler söylüyorsun? (Haydutlar dönerler.)
AMALIA- Hiçbir dost yok mu? Bunlar arasında bile tek bir dost yok mu?
(Ayağa kalkar.)
Pekala, nasıl öleceğimi o halde bana Dido öğretsin. (Gitmeğe hazırlanır, bir
haydut nişan alır.)
HAYDUT MOOR- Dur! Bu ne cesaret! Moor'un sevgilisi, ancak onun eli ile
ölebilir. (Amelia’yı öldürür.)
HAYDUTLAR- Reis! Reis ! Ne yapıyorsun? Çıldırdın mı?
HAYDUT MOOR, gözlerine cesetten hiç ayırmadan- İsabet tam oldu! Son bir
titreme daha, sonra, bu iş tamam! ... Pekala! Artık benden isteyeceğiniz
başka bir şey kaldı mı? Siz bana bir hayat, artık size ait olmayan dehşet ve
utanç dolu bir hayat feda ettiniz ... Ben size, bir melek kurban ettim. Haydi
bu tarafa iyice bakın! Artık memnun musunuz?
GRIMM- Borcunu yüksek faizle ödedin! Hiçbir insanın şerefi için
yapamıyacağını yaptın. Haydi artık yolumuza devam edelim !
HAYDUT MOOR- Bunu sen mi söylüyorsun?... Alçakların hayatına
karşılık bir azizenin hayatını vermek adilane bir mübadele değildir, değil
mi? ... Şunu iyi biliniz, sizlerden her biri darağacına gitse kızgın
kıskançlarla parça parça etlerini yoldursa ve bu işkence onbir gün
devam etse yine bu gözyaşlarına denk gelemez. (Acı bir kahkaha ile.)
Yara izleri, Bohemya ormanları ! Evet, evet! Tabii bütün bunların
ödenmesi lazımdı.
SCHWARZ- Sakin ol, Reis! Bizimle birlikte gel, bu manzara sana göre
değil. Bizi daha uzaklara götür!
HAYDUT MOOR- Durun! .. Daha ileri gitmeden bir kelime daha! ...
Vahşice emirlerimin neşeli ve itaatli hizmetkarları, sözüme dikkat edin! .
. . Bu andan itibaren Reisiniz olmaktan çıkıyorum... Size isyan etmek ve
karanlık işlerle göksel nuru kirletmek müsaadesini verdiğini
vehmettiğiniz şu kanlı kumanda değneğini, nefret ve utançla elimden
bırakıyorum… Siz dileğiniz yere gidin! Bundan sonra artık hiçbir
müşterek işimiz olmıyacak.
HAYDUTLARDAN BiRi- Seni korkak seni! O büyük, yüksek tasavvurların
nerede kaldı? Onlar sabun köpükleri mi idiler ki, bir kadının nefesi ile sönüp
gittiler?
HAYDUT MOOR- Ah ne divane imişim ki, dünyayı korkuyla
iyileştirebileceğimi ve kanunları kanunsuzlukla, anarşi ile koruyabileceğimi
hayal etmişim!... Buna intikam ve hak diyordum... Ey ilahi takdir!...
Benliğime kapılarak senin körleşmiş kılıcını bilemek ve taraf tutarak yaptığın
işleri tahmin etmek istiyordum... Fakat ... ey havai çocukluk!... İşte şimdi
korkunç bir hayatın sonuna geldim; ve dişlerim birbirine çarparak ve
uluyarak şunu anlıyorum: ahlak dünyasının bütün yapılarını yıkmak için,
benim gibi iki insan kafi imiş. Merhamet et! İntikam yalnız, yalnız sana aittir.
Senin insan eline ihtiyacın yok. Geçmişi telafi etmek, tabii artık benim
elimde değil... Kırılan kırılmış, bozulan bozulmuştur . . . Yıktıklarım artık
hiçbir zaman ayağa kalkamaz ! Fakat çiğnediğim kanunlarla beni
uzaklaştıracak ve kanaat nizamına karşı yaptığım kötü muameleyi tamir
edecek bir şeyim daha kaldı. Ona bir kurban lazım. Bütün insanlığın gözü
önüne onun sarsılmaz ululuğunu verecek bir kurban ... Ben, bu kurbanın ta
HAYDUTLAR- Kılıcını elinden alın ... Kendini öldürecek.
HAYDUT MOOR- Çılgınlar! Ebedi körlüğe mahkumlar! Bir tek büyük
günahın birçok büyük günahlara bedel olabileceğine inanabilir misiniz?
Dünya dengesinin bu ahenksiz ve günahkar sesle kazanılabileceğini mi
sanıyorsunuz; (Silahlarını nefretle, haydutların ayakları dibine atar.) O
beni diri olacak elde edecek. Ben kendimi adalete teslim edeceğim.
HAYDUTLAR- Bağlayın! Zincire vurun! Delirdi!
HAYDUT MOOR- Hükümet makamlarının istedikleri takdirde beni
zamanında yakalıyabileceklerinden şüphe ettiği yok. Fakat olabilir ki,
uykuda iken beni bastırırlar, kaçarken yakalarlar zorla veya kılıçla
kıstırırlar; işte, o zaman biricik değerimi, adalet uğruna, isteyerek ölmek
şerefini kaybetmiş olurum...Göksel koruyucuların karariyle çoktan beri
elimden alınmış olan bir hayatı, bir hırsız gibi daha fazla gizlemek neye?
HAYDUTLAR- Bırakın gitsin! Büyüklük hezeyanları içinde herkesi kendine
hayran etmenin manasız zevki uğruna canını feda ediyor !
HAYDUT MOOR- Bunun için bana hayran olabilirler. (Bir an
düşündükten sonra.) Buraya gelirken, onbir çocuklu bir zavallı gündelikçi
ile konuştuğuınu hatırlıyorum... Büyük haydudu sağ olarak getirene bin
altın vaad edilmiş... Bu adama faydam olabilirim ... (Çıkar.)

SON

Friedrich Schiller, Haydutlar, Çev., Seniha Bedri Göknil, İstanbul: Maarif


Basımevi, 1958, s.192-195.

You might also like