Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 33

«MİT, ŞEYİN BİR

KURGUSUNDA AÇIĞA
VURULAN ZİHNİN
OLGULARDIR.»
MAYA DEREN
‘MIT ... BILDIĞINIZ ŞEYLERI
ALIR VE ONLARA, AŞINALIĞIN
ÖRTÜSÜ ARDINA GIZLENMIŞ
ZENGIN ANLAMLAR VERIR.’
C. S. LEWIS
"MITOLOJI, BIREYSEL
YAŞAMIMIZDAKI SEMBOLIK
ANLAMLARI AÇIĞA ÇIKARIR VE
INSANIN RUHSAL GELIŞIMI
I Ç I N D E R I N B I R K AY N A K
SUNAR.«

CARL G. JUNG
"SÜMER MITOLOJISI,
INSANLIĞIN
KÖKENLERINE VE ERKEN
UYGARLIK GELIŞIMINE
IŞIK TUTAR."

NEIL GAIMAN
SÜMERLER
NEREDE
KURULDU?
SÜMERLER HAKKINDA HAP BİLGİLER

YAZIYI İCAT ŞEHİR DEVLETLERİ ZİGGURAT İNŞA


ETMİŞLERDİR. HALİNDE ETMİŞLERDİR.
YAŞAMIŞLARDIR.
Tanrıça Nammu, her şeyden önce var
olan ilksel sular.

Sümer yaratılış mitlerinde ilk başta su


TANRILAR vardır.
Neden su?
VİTRİNİ
• Kaosun sembolü ancak aynı anda kaosu
düzenlenmesinde gerekildir.
• Verimlilik ve bereketin sembolüdür.
• Temizlik, arınma ve yenilenmenin sembolü olarak
görülebilir.
TANRILAR VİTRİNİ

İLK GÖKYÜZÜ TANRISI AN VE İLK AN VE Kİ İLK PANTEONU, ANNUNNAKİ


YERYÜZÜ TANRISI Kİ’DİR. HER İKİSİ DE OLUŞTURMAK ÜZERE BİRLEŞMİŞLERDİR.
TANRIÇA NAMMU TARAFINDAN
YARATILMIŞTIR.
TANRILAR VİTRİNİ  Enlil: Hava tanrısı, evrenin ve yeryüzünün düzeninden sorumlu tanrı.
 Ninlil: Hava tanrıçası. Enlil ile olan birlikteliğinden İnanna’yı
doğurmuştur.
 Nanna: Ay tanrısı.
 İnanna: Aşk ve bereket tanrıçası. Gökyüzünün ve Yeryüzü’nün kraliçesi
olarak tanımlanır. Eşi Dumuzi’dir.
 Ereşkigal: Yeraltı Dünyası’nın tanrıçası ve İnanna’nın kız kardeşidir.
Kısırlığı temsil eder.
 Enki: Su tanrısı. Bazen düzenbaz bir tanrı, erkek üretkenliğinin tanrısı ve
me’nin koruyucusu.
Modern döneme göre değerlendirildiğinde
SÜMER pornografik olarak düşünülebilecek olaylar

MİTLERİNDEKİ
içeren Sümer mitlerinde aslında kendi
dönemi içinde yer alan ve önem atfeden

CİNSELLİK İLE değerleri ile ilişkili görülmektedir.


Cinsellik, muhtemelen o dönem de tarım,

KAST EDİLMEK hayvancılık ve insan türünün çoğalmasına


dayalı bir kültürde esas olan üretkenlik,
İSTENEN NE? doğurganlık, verimliliğe bağlı olarak, dinsel
bir boyutta görülmekteydi.
KOZMONOGİ
‘YÜCE ÖYKÜ’
An (Gökyüzü) ile Ki (Yeryüzü) Anki’yi (Evren) oluşturmak için birleşirler.
Gökyüzü ve Yeryüzü’nün ayrılması gerekli ki Dünya aralarındaki boşlukta meydana gelebilsin.
Enlil, annesi An ile babası Ki’yi ayırır.
O zamanlarda, tanrılar tanrıçalarla evlenmiş ve tarım yapmaya başlamışlardır. Ancak tarım işi
oldukça zordur. Zekası ve kurnazlığı ile ön plana çıkan Enki, dğier tanrılar çalışırken zamanını
uyuyarak geçiriyordu.
Nammu, An’a oğlunu uyandırmasını ve tanrıların hizmetinde çalışması için insanoğlunu
yaratmasını önerir. Bunun üzerine, Enki annesinin sağladığı bataklıklardan kil alıp onlara insan
şekli verir. İnsanların yaratılmasıyla beraber Tanrılar rahata kavuştu. Yeryüzündeki işler ise
Yeryüzü Tanrıçası Ninhursag tarafından denetlenmeye başlandı.
Tarımın Başlangıcı:
Tanrıların tarımı
başlatması ve bu işin
İnsanların Yaratılışı:
zorluklarına dair
Enki'nin, ilksel olaylar vardır.
denizden kil alarak İnsanların ve tanrıların
Enlil'in Yaratılışı
insanları yaratması, birlikte çalışarak tarımı
Ayırması:
insanlığın kökenine geliştirmesi ve dünyayı
An ve Ki'nin dair bir açıklama evcilleştirmesi
An ve Ki'nin
ayrılmasından sonra, sunar. Enki'nin yaratıcı anlatılır.
Birleşimi:
dünya ortaya çıkabilir. bir rolü vardır ve
Gökyüzü (An) ile Yer Enlil'in bu ayrımı insanların dünya
(Ki) birleşerek evreni gerçekleştirdiği üzerindeki görevlerini
(Anki) oluşturur. Bu, belirtilir. Enlil, Sümer yerine getirmesi için
birçok yaratılış mitinde mitolojisinde önemli onlara şekil verir.
gördüğümüz, gökyüzü bir tanrıdır ve
ve yerin ayrılması ve genellikle rüzgar
böylece dünyanın tanrısı olarak kabul
oluşması temasına edilir.
atıfta bulunur.
KOZMONOGİ
• Bir başka deyişte, ilksel denizi, Dicle ve Fırat nehirleri
‘YÜCE ÖYKÜ’
olarak yeniden şekillendirenin, şehirler kurup,
hayvanlarla bitkileri evcilleştirmeyi ve bataklık sularını
balıkla doldurmayı düzenleyenin Enki olduğunu
belirtmişlerdir. Anlatıya göre, Enki, hendekleri penisinden
çıkan spermleriyle (yani suyla) doldurmuş ve bakire
tanrıça Uttu'nun (Yeşillik) içini de aynı sıvıyla
doldurmayı istemiş ama tanrıçanın annesi kızına, Enki
elmalar, salatalıklar ve üzümler getirmediği takdirde ona
karşı koymasını öğütlemiştir. Enki şartları kabul etmiş ve
ancak ona bu hediyeleri sunduktan sonra "suyunu"
Uttu'nun rahmine boşaltmıştır. Genç tanrıçanın bedeninde
kalan fazla spermden sekiz yeni bitki yaratılmıştır.
Kişisel İrade ve Sorumluluk:
Enki ve Uttu'nun Hikayesi: Enki'nin Uttu'ya karşı olan davranışı,
kişisel irade ve sorumluluğun önemini
Enki'nin Uttu'yu yaratması ve ardından
vurgular. Enki'nin Uttu'nun bedeninde
ona hediyeler sunarak onunla birlikte
bıraktığı fazla sperm, bitkilerin
olması, bir aşk ve yaratılış hikayesini
yaratılmasına neden olur ve bu da Enki'nin
yansıtır. Bu, Sümer mitolojisindeki
sorumluluğunu ve etkisini gösterir. Kişisel
tanrıların insanlarla olan etkileşimlerini
irade ve seçimlerin sonuçlarına katlanma,
ve ilişkilerini gösterir.
bireylerin yaşamlarında önemli bir rol
oynar.

Doğa ve İnsan İlişkisi: Aşk ve İlişkiler:


İnsanların doğa ile ilişkisi, mitin önemli bir Enki'nin Uttu'ya olan aşkı ve ilişkisi,
temasıdır. İnsanlar, doğanın kaynaklarını insanların duygusal ilişkilerini ve sevginin
kullanarak dünyayı şekillendirirken, doğanın gücünü yansıtır. Bu, sevginin insan
da insanlar üzerindeki etkisi ve insanlarla olan hayatındaki önemini ve ilişkilerin
etkileşimi vurgulanır. Bu, insanların doğaya karmaşıklığını gösterir.
saygı duyması ve doğal dengenin korunması
gerektiği felsefesini yansıtabilir.
AŞIRI ARZU VE ENKİ
Tanrılar, tüm varlıkların uyum içinde yaşadığı cennet gibi bir yer olan Dilmun diyarında otururlar. Tanrıça
Nintu, Sümer tanrılarının en önemlilerinden olan Enki’den yağmur yaratmasını ister. Su tanrısı olarak Enki bu
ricayı kabul eder ve doymak bilmez bir cinsel iştaha sahip olduğu için Nintu’yu baştan çıkarmaya uğraşır.
Evliliğe kutsal önem atfeden bu Sümer hikayesinde Nintu, Enki onu namuslu bir kadın yapana dek tutkularına
teslim olmaz.
Ne yazık ki bu evlilik namusa ilişkin çekinceleri bitiverir. Nintu 9 günlük hamileyken Ninsar'ı doğurur. Babası
Ninsar’ı da hamile bırakır. Yalnızca 9 günlük bir hamilelikten sonra Ninsar, Ninkurra’yı doğurur. Enki, geleneği
bozmayarak Nikkura’yı da hamile bırakır, o da Uttu’yu doğurur. Enki, Uttu’yu da elde etmeyi başarır böylece
aynı durum dördüncü kuşakta da tekrarlanmış olur. Uttu’nun dayanacak gücü kalmadığında Nintu onun
bedenindeki son tohumu alır ve toprağı eker, buradan da 8 değişik bitki filizlenir. Yeterince belaya sahip
olmamış gibi Enki bu bitkilerin lezzetli göründüğünü düşünür ve onları hemen yiyip bitirir. Fakat bu bebekleri
dünyaya getirmesini sağlayacak uzuvlara sahip olmadığı için hastalanır ve bedeninin 8 yeri şişer.
İmdadına Nintu yetişir, Enki'nin dölünü alır ve 8 tanrıçayı kendisi dünyaya getirir. Bu tanrıçaların her biri,
Enki’nin bedeninde ağız, çene, kaburga gibi zarar gören kısımların bir kısımların birinin tedavisinden
sorumludur. Bu mit hem aşırılığın zararlarına karşı bir ders niteliğindedir, hem insanlar için olduğu kadar
bitkiler içinde yaşamın doğuşunu anlatır, hem de çeşitli rahatsızlıklarda dua edilecek tanrıçalar yaratmış olur.
AŞIRI ARZU VE ENKİ
o Doğal Arzular ve İçsel Çatışma: Mit, Enki'nin doyumsuzluğu ve içgüdüsel
arzularıyla başa çıkma çabasını yansıtır. Bu, insan doğasındaki içsel çatışmayı ve
arzular ile irade arasındaki mücadeleyi temsil edebilir.
o Denge ve Uyum: Hikaye, dengenin ve uyumun önemini vurgular. Enki'nin aşırılığı
ve sonrasında yaşadığı rahatsızlık, doğanın ve insanın doğal dengesinin önemini
anlatır. Bu, hayatın her alanında dengeyi korumanın ve aşırılıklardan kaçınmanın
önemini hatırlatır.
o İyileşme ve Yeniden Doğuş: Enki'nin iyileşme süreci, zorlukların ve hastalıkların
üstesinden gelmenin önemini yansıtır. Bu, zihinsel ve duygusal olarak zor
zamanlardan geçerken, iyileşmenin ve yeniden doğuşun mümkün olduğunu gösterir.
o Kadın Gücü ve Annelik: Mitte, kadın tanrıçaların yaratıcılığı ve iyileştirme gücünü
vurgular. Nintu ve diğer tanrıçalar, doğurganlık, yaratıcılık ve iyileşme gibi önemli
rolleri temsil ederler. Bu, kadın gücünün ve anneliğin doğanın ve hayatın temel
unsurlarından biri olduğunu işaret eder.
o İrade ve Sorumluluk: Enki'nin davranışları ve sonuçları, irade ve sorumluluk
kavramlarını vurgular. Davranışlarımızın sonuçlarına katlanma ve yaşadığımız
zorluklarla yüzleşme konusundaki kişisel sorumluluğumuz üzerine düşündürebilir.
Nintu gibi ana tanrıçalar, Mitte doğum ve yeniden doğuş
bereket, doğurganlık ve anaçlık Enki gibi su tanrıları, suyun temaları sık sık vurgulanır.
gibi arketipsel temaları temsil hayat verici gücünü temsil eder. Nintu'nun çeşitli tanrıçaları
eder. Ana tanrıçalar, evrensel Su, arketipik olarak duygusal doğurması ve yeniden doğum
bir anne figürü olarak görülür derinlik, bilinçaltı ve yaşamın süreci, hayatın sürekli
ve doğanın ve yaşamın kaynağı kaynağı olarak kabul edilir. döngüsünü ve sürekli bir
olarak kabul edilir. yenilenmeyi temsil eder.
Enki'nin doyumsuzluğu ve aşırı davranışları, arketipik olarak
düzensizlik ve denge eksikliğini temsil eder. Bu, insanın içsel
dengesini korumanın ve aşırılıklardan kaçınmanın önemini vurgular.

Enki'nin hastalığı ve sonrasındaki iyileşme süreci, arketipik olarak


iyileştirme ve kişisel dönüşümü temsil eder. Bu, zorluklarla başa
çıkma ve yeniden doğma sürecindeki içsel gücümüzü hatırlatır.

Enki'nin doyumsuzluğu ve aşırı davranışları, arketipik olarak


düzensizlik ve denge eksikliğini temsil eder. Bu, insanın içsel
dengesini korumanın ve aşırılıklardan kaçınmanın önemini vurgular.
İnanna, verimlilik, üreme, cinsellik, aşk ve elbette savaş gibi,
hayatın etrafında evrildiği gerçeklikleri temsil eden bir büyük
tanrıdır. İnanna’nın yer altına inişi, Yeraltı Kraliçesi olan kız
kardeşi Ereşkigal’i ziyaret etmesini anlatır.
BÜYÜK
GÖKYÜZÜ
TANRIÇASI Ereşkigal, kız kardeşi İnanna’nın tam tersini yani
verimsizliği, kısırlığı, cinsellik dışı olanı temsil eder.
KAFASINA
AŞAĞI
DÜNYAYI «Me», Tanrıça İnanna'nın Uruk kentindeki tapınağında saklanan,
KOYMUŞTU tanrıların ve insanların hayatında gerekli olan evrensel bilgi, güç
ve özelliklerin koleksiyonunu ifade eder. "Me"ler, insan
medeniyetinin temel unsurlarını, kültürel ve toplumsal kuralları,
sanatı, zanaatları, bilgeliği, adaleti ve daha birçok şeyi içerir.
Komplike bir tarım toplumu olan Sümerlerde bereketlilik ve
yerleşik ‘medeni’ kurallara odaklanmıştır.
BÜYÜK GÖKYÜZÜ TANRIÇASI
KAFASINA AŞAĞI DÜNYAYI KOYMUŞTU
• Mezopotamyalılar için, Yeraltı Dünyası gerçek dünyadan pek de farklı değildir; ne var ki, orası her
zaman karanlıktır, orada insanlar çıplaktır ve ekmek ile bira bayattır. Kur adındaki bu diyar ne iyi ne de
kötüdür; yalnızca, gökyüzü ile yeryüzü arasında bulunan, ölülerin iki varoluş düzlemi arasında
sıkıştıkları bir yerdir. İnanna, Yeraltı Dünyasına inişi onun ölümüne neden olacağını da bilmektedir.
Korunmak amacıyla, giydiği ve taşıdığı şeylerle simgelenen, yedi ilahi gücünü kuşanır. İnanna başına
başlık olarak betimlenen bir türban, boynuna ise lapis lazuli bir gerdanlık, göğsüne, ince pala giysisini
süsleyen, yumurta biçimli ikiz boncuklar, parmağına da altın bir yüzük takar. Gökyüzü Kraliçesi olarak,
o diyarın sınırlarını ölçmek için değneği ve mezurası da elindedir.
• Asa ve mezura onun otoritesinin göstergesidir

• İnanna'nın ayrıca, onu karşı konulmaz kılan ve onda cinselliği, güzelliği ve bereketi ön plana çıkaran,
göz alıcı süslemeleri olan ince giysileri ve sürmesi vardır.
Gökyüzünü terk etmeden önce, İnanna hizmetkarı Ninşubur'a, eğer geri
dönmezse tanrılardan yardım istemesini söyler. Kapılardan teker teker
geçen İnanna, ilahi güçlerini dışarıda bırakmaya mecbur bırakılır.
Türbanını ve takılarını çıkarmak, asası ile mezurasını da bırakmak
zorunda kalır. Nihayet, son kapıya geldiklerinde, İnanna mecburen
giysilerini de çıkarır; çünkü buradaki herkes çıplaktır. İnanna Yeraltı
Dünyasına indiğinde başka bir şey daha olur, yukarıdaki dünya
üretkenliğini kaybeder. Hayvanlar ve insanlar yeniden üreyemeyecek,
toprak çorak kalacaktır. Eğer dünyaya kaos egemen olursa, gökyüzüne
de kaos egemen olacaktır.
• Mezopotamya dinleri, yeryüzü ile gökyüzüne dair, her ikisinin de bir arada
var olduğu, bir hiyerarşi ve yapı yaratır.
İnanna, Ereşkigal'in tahtına ulaşınca, onun yerine tahta oturur. Yeraltı Dünyasının
yedi yargıcı Anuna ortaya çıkıp tanrıçaya bir "ölüm bakışı" atar, bağırır ve onun kibir
suçu işlediğini ilan eder. İnanna kokmuş bir cesede dönüştürülür ve bir kancaya asılır.
Yedi sayısının sürekli kullanılması, bu sayı tamamlamayı temsil ettiği için
bilinçlidir. Yedi ilahi güç, Yeraltı Dünyasının yedi kapısı ile yedi yargıcı. . .
Tüm bunların, tanrılar tarafından hükmedilmiş haliyle doğanın temel
özelliklerini temsil ettiği düşünülür ve muhtemelen yaşam, ölüm ve ilahi
hukuk düzenini anlatır.
İnanna'nın sadık hizmetkarı Ninşubur, İnanna'nın serbest
bırakılması için yardım istemeye tanrılara gider.
Tanrıların efendisi Enlil ve Ay Tanrısı Nanna yardım
etmek istemez; yalnızca tanrıların en akıllısı ve Su
Tanrısı olan Enki yardım etmeyi kabul eder. Enki, tıpkı
bir hayalet gibi Yeraltı Dünyasına sızabilecek, gala-tura
ve kur-jara adında iki varlık yaratır. Oraya varınca,
Enki'nin onlara öğretmiş olduğu tören sözcüklerini
söylerler ve İnanna'yı bulma karşılığında kendilerine
sunulan nehirlerin suyu ile tarlaların ekinini reddederler.
İlk olarak, "Bize kancada asılı cesedi verin" derler.
Ardından tanrıçanın bedenine, önce gala-tura can-veren
ottan, sonra da kur-jara can-veren sudan serper ve
böylece İnanna'yı sağlığına kavuştururlar. Tam İnanna
Yeraltı Dünyasını terk ederken, Anuna yeniden ortaya
çıkar ve "Eğer İnanna yukarıya çıkacaksa, kendisinin
yerini tutacak bir şey bıraksın" der. Tanrıçanın hiçbir şey
olmamış gibi çıkıp gitme sine izin verilmeyecektir.
Yeraltı Dünyası bir ruha karşılık bir ruh talep etmiştir.
Yeryüzüne dönen İnanna'nın yanında, onun yerine geçirecekleri birini yakalamak için fırsat kollayan bir
zebani topluluğu vardır. İnanna aile üyeleriyle ve Ninşubur dahil sadık hizmetkarlarıyla bir araya gelir; ama
hiçbirini kendi yerine geçirmeye kıyamaz. Onun yerine, İnanna zebanilere bir düzlükteki büyük bir elma
ağacına kadar kendisini takip etmelerini söyler. Elma ağacının altında İnanna'nın kocası, tanrılaştırılarak
bereket ve çobanların tanrısı olan Dumuzid oturmaktadır. Dumuzid "muhteşem bir elbise giymiş ve
görkemli bir biçimde bir tahta oturmuş" beklemektedir. Kocasının onun yasını tutmamasına öfkelenen
İnanna onu zebanilerin eline teslim eder. Dumuzid kayınbiraderi, güneş tanrısı Utu'ya kendisini bir yılan
dönüştürmesi için yakarır; ancak bu dönüşüme rağmen, yakalanır ve Yeraltı Dünyasına götürülür. Ne var ki
İnanna kocasını özler ve ardından gözyaşı döker. Kız kardeşi Geştinanna, Dumuzid İnanna'ya dönebilsin ve
topraklar bereketlensin diye altı aylığına onun yerine geçmeyi kabul eder. Ekinler toplandıktan sonra,
Dumuzid çorak kışı geçirmek üzere Yeraltı Dünyasına döner ve böylelikle dünyada mevsimler oluşur.
KİM ONUN BU
K R A L L A R A L AY I K
DURUŞU İLE
REKABET EDEBİLİR?
G I L G A M I Ş D E S TA N I
GILGAMIŞ: ENKİDU: ŞAINAŞ: GÜNEŞ VE
MEZOPOTAMYA GILGAMIŞ’IN YAKIN ADALET TANRISI.
KRALI. ARKADAŞI.

KARAKTERLER

İNANNA: BEREKET UTNAPİŞTİM:


VE SAVAŞ OLAĞANÜSTÜ
TANRIÇASI. AKILLI, ÖLÜMSÜZ
BİR İNSAN.
K R A L G I LG A M I Ş K İ M D İ R ?
Enkidu'nun Yaratılması:
Tanrılar, Gilgamesh'in gücünü
dizginlemek için vahşi adam Enkidu'yu
yaratır. Enkidu, vahşi doğada yaşayan
bir adamdır ve Gilgamesh ile
Gilgamesh'in Üstün Gücü ve
karşılaşmadan önce hayvanlarla birlikte
İhtişamı:
yaşar.
Destan, Sümer kralı Gilgamesh'in
gücünü ve ihtişamını tanıtarak başlar.
Gilgamesh, Uruk şehrini yönetir ve Enkidu'nun Uruk'a Getirilmesi:
insanlarına hükmeder. Ancak, Enkidu, bir çoban tarafından Uruk'a
krallığında halktan hoşnutsuzluklar getirilir ve Gilgamesh ile tanışır. İlk
vardır. başta düşmanlıkla karşılaşsalar da, daha
sonra dost olurlar.

Humbaba'nın ve Gugalanna'nın
Öldürülmesi:
Gilgamesh ve Enkidu, ormanın efendisi
Humbaba'yı öldürmek için birlikte bir
maceraya atılır. Daha sonra, Tanrı
Anu'nun Gugalanna adlı boğa
formundaki kız kardeşini öldürürler.
Enkidu'nun Ölümü:
Tanrılar, Humbaba'nın ve Gugalanna'nın ölümü için öç almak amacıyla Enkidu'yu öldürürler.
Enkidu'nun ölümü Gilgamesh'i derinden etkiler ve onu ölümsüzlüğü aramaya iter.
Ölümsüzlük Arayışı:
Enkidu'nun ölümünden sonra, Gilgamesh ölümsüzlüğü aramak için bir yolculuğa çıkar. Utnapiştim'e,
tufandan kurtulan ve ölümsüzlük armağanını alan bir kahine ulaşır.
Ölümsüzlük Arayışının Sonu:
Utnapiştim, Gilgamesh'e ölümsüzlüğün sırlarını açıklar, ancak Gilgamesh bu sırları kullanamaz.
Sonunda, Gilgamesh, ölümsüzlüğün gerçek anlamının yaşamı dolu dolu yaşamak olduğunu anlar.
Dönüş ve Anlam Arayışı:
Gilgamesh, Uruk'a döner ve kendi ölümlülüğünün bilincinde, şehrin surlarını onarmaya ve halkına
iyi bir kral olmaya karar verir. Bu, destanın dönüş ve olgunluk aşamasını temsil eder.
• Kahraman ve Arayış Arketipi:
Gilgamesh, klasik bir kahraman arketipidir. Onun ölümsüzlük arayışı, insanın evrensel bir arketip olan
kahramanın yolculuğu temasına işaret eder. Bu yolculuk, kişisel gelişim, bilgelik kazanma ve bütünlüğe
ulaşma arayışını simgeler.
• Arkadaşlık ve Gölge Arketipi:
Gilgamesh'in en yakın arkadaşı Enkidu, Jung'un "gölge" arketipine karşılık gelir. Enkidu, Gilgamesh'in
tamamlanmamış veya reddedilmiş yönlerini temsil eder. Gilgamesh'in Enkidu ile olan ilişkisi, kendi içsel
gölgesiyle yüzleşme ve onunla bütünleşme sürecini sembolize eder.
• Ana ve Baba Arketipleri:
Destandaki tanrı ve tanrıça figürleri, Jung'un "ana" ve "baba" arketiplerine işaret eder. Anu, tanrıların
babası olarak, otorite ve koruyuculuk arketipini temsil ederken, İnanna (Ishtar), bereket ve doğurganlık
arketiplerini temsil eder.
• Tufan ve Yeniden Doğuş Arketipi:
Destandaki tufan hikayesi, Jung'un "tufan" ve "yeniden doğuş" arketiplerini çağrıştırır. Tufan, bir yıkım ve
yeniden doğuş sürecini sembolize eder. Utnapiştim'in (Noah'un karşılığı) hayatta kalması ve sonra
ölümsüzlük armağanını alması, yeniden doğuş ve umudun sembolüdür.
• Gizemli ve Bilge Adam Arketipi:
Utnapiştim, bilgeliği, rehberliği ve gizemli bilgiyi temsil eden "bilge adam" arketipine karşılık gelir.
Gilgamesh'in onunla olan buluşması, kişisel aydınlanma ve içsel bilgelik arayışını sembolize eder.
• Birleşme ve Bütünleşme Arketipi:
Gilgamesh'in yolculuğu, Jung'un "bütünleşme" arketipini yansıtır. Onun yaşadığı deneyimler ve içsel
dönüşümü, kişisel bütünlüğe ve entegrasyona doğru bir ilerleme sürecini sembolize eder.
• Ölümsüzlük Arayışı ve Ölüm Korkusu:
Gilgamesh'in ölümsüzlük arayışı, ölüm korkusunun bir yansımasıdır. İnsanların ölümsüzlük düşüncesine olan ilgisi, aslında
ölüm gerçeğiyle yüzleşme isteğiyle bağlantılıdır. Gilgamesh'in ölümsüzlüğü arama çabası, ölümün insan yaşamındaki önemi
ve korkusu üzerine düşünmeye yol açar.
• Dostluk ve İnsan İlişkileri:
Gilgamesh ve Enkidu'nun arkadaşlığı, insan ilişkilerinin önemini ve insanın birbirine olan bağımlılığını vurgular. Enkidu'nun
ölümü, dostluğun gücünü ve kaybın yıkıcı etkilerini gösterir. Bu ilişkiler, insanın duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını anlamak
açısından önemlidir.
• Anlam Arayışı ve Kişisel Gelişim:
Gilgamesh'in ölümsüzlük arayışı, anlam arayışının bir ifadesidir. Ancak, hikayenin sonunda Gilgamesh, ölümsüzlüğün gerçek
anlamının yaşamı dolu dolu yaşamak olduğunu anlar. Bu, kişisel gelişim ve anlam arayışının önemini vurgular.
• Ölümün Anlamı ve Kabullenme:
Gilgamesh, hikayenin sonunda ölümün kaçınılmazlığını kabul eder ve yaşamı dolu dolu yaşamanın önemini kavrar. Bu,
ölümün anlamını sorgulayan ve kabullenme sürecini ele alan derin bir felsefi tema sunar.
Hüseyin Kutay Görmüş Kaan Karan Genç İbrahim Mehmet Edanur Irmak Atalay
Gündüzcü
222809077 222809031 212516080 222809065

You might also like