Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 10

İMAN VE İSLAM

İLİŞKİSİ
ERDOĞAN ERKİN GENÇTÜRK 9-A NO:43
İMAN NEDİR ?
◦ İman, bildirilen altı esasa inanmak ve Allahü teâlâ tarafından bildirilen, Muhammed aleyhisselamın
Allahü teâlâ tarafından getirdiği emir ve yasakların hepsine inanmak ve inandığını dil ile söylemek
demektir.
◦ İman, Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği dini, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun
olup olmadığına bakmadan tasdik etmek yani kabul edip, beğenip, inanmaktır. Akla uygun olduğu için
tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü ve aklı birlikte tasdik
etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. Tam olmayınca, iman olmaz. Allahü teâlâ, (Onlar
gayba [görmedikleri halde Resulümün bildirdiği her şeye] iman ederler) buyuruyor. (Bekara 3) Resulü
de, (Dini [hükümleri, dinde bildirilenleri] aklı ile ölçenden daha zararlısı yoktur) buyurdu.
Amentü şöyledir
◦ Âmentü billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rüsülihi vel yevmil ahiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi
minallahi teâlâ vel ba'sü ba'del mevti hakkun. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden
abdühü ve resülühü.
◦ [Yani, Allah’a, meleklerine, gönderdiği kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayrın ve
şerrin Allah’tan olduğuna, öldükten sonra dirilmeye inanıyorum. Allah’tan başka ilah olmadığına ve
Muhammed aleyhisselamın da Allah’ın kulu ve son Peygamberi olduğuna şehadet ediyorum.]
İSLAM NEDİR ?
◦ İslam : Arapça bir kelimedir. Kökü “barış” anlamına gelen “silm (selm)” kelimesine dayanır. “Herhangi
bir zorlama olmaksızın gönülden ve içtenlikle Allah’a itaat etmek, O’na teslim olmak, emir ve
yasaklarına kayıtsız şartsız boyun eğmek, Allah’a ortak koşmaktan (şirkten) temizlenmek, uzaklaşmak”
anlamlarına gelir. İslam dini; Yüce Allah’ın son Peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.v) vahiy yoluyla
bildirerek tüm insanlara ulaştırdığı şeylerin tümünü kabul ederek onları yaşamak, sözleri ve işleriyle
onları kabul ettiğini göstermek, Allah’a ve Rasulüne itaat etmek için gönderdiği en son ve en mükemmel
dindir. İslam’ın gelmesiyle, diğer dinlerin hükmü sona ermiştir. İslam dinini kabul eden kimseye
‘Müslüman’ denir. Hz Muhammed'e (s.a.v) gönderilen son dinin adı İslam olduğu gibi, önceki
peygamberlere de gönderilen dinler de aslında İslam'dır. Nitekim ‘’Hiç şüphesiz din, Allah katında
İslam'dır." (Ali İmran, 19) ayeti de bunu açıkça ortaya koymaktadır.
İslam ile ilgili bazı ayetler :
◦ Bakara Suresi, 208. ayet: Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve
şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.
◦ Al-i İmran Suresi, 19. ayet: Hiç şüphesiz din, Allah Katında İslam'dır. Kitap verilenler, ancak
kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki "kıskançlık ve hakka başkaldırma" (bağy) yüzünden
ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk
görendir.
◦ Zümer Suresi, 22. ayet: Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir,
(öyle) değil mi? Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık
bir sapıklık içindedirler.
İman ve İslam İlişkisi :
◦ Kur'ân-ı Kerîm'de iman ile İslâm, bazan aynı bazan farklı anlamda kullanılmıştır. İman ile İslâm aynı anlamda
kullanılırsa bu durumda İslâm kelimesi, İslâm'ın gerekleri olan hükümlerin dinden olduğuna inanmak, İslâm'ı bir din
olarak benimsemek ve ona boyun eğmek mânasına gelir. İslâm çok geniş bir kavramdır ve teslimiyet demektir. Teslimiyet
ise üç türlü olur. Ya kalben olur ki, bu kesin inanç demektir. Ya dille olur ki, bu da ikrardır. Ya da organlarla olur ki,
bunlar da amellerdir. İşte İslâm'ın üç şeklinden biri olan kalbin teslimiyetine ve bağlılığına iman denilir. Şu âyette iman
ile İslâm aynı anlamda kullanılmaktadır: "...Ancak âyetlerimize inanıp da teslim olan- lara duyurabilirsin." (en-Neml
27/81) Eğer iman ile İslâm aynı anlamda kullanılırsa, o zaman her mümin müslimdir, her müslim de mümindir.

◦ İman ile İslâm'ın farklı kavramlar olarak ele alınması durumunda her mümin, Müslüman olmakta, fakat her Müslüman,
mümin sayılmamaktadır. Çünkü bu anlamda İslâm, kalbin bağlanışı ve teslimiyeti değil de, dilin ve organların teslimiyeti,
belli amellerin işlenmesi demektir. Bu durumda İslâm daha genel bir kavram, iman daha özel bir kavram olmaktadır.
Meselâ münafık, diliyle müslüman olduğunu söyler, buyrukları yerine getiriyormuş izlenimi verir, fakat kalbiyle
inanmaz. Münafık gerçekte inanmadığı halde, dünyada Müslümanmış gibi gözükebilir. Şu âyet-i kerîmede iman ile İslâm
ayrı kavramlar olarak geçmektedir: "Bedevîler inandık dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama boyun eğdik deyin.
Henüz iman kalplerinize yerleşmedi..." (el- Hucurât 49/14)
Hz. Esma'nın İman ve İslam İle İlişkisi
◦ Esmâ bint Ebû Bekir, Hz. Peygamber’in bir kısım hadislerinin gelecek nesillere ulaştırılmasında önemli
rol oynamıştır. İlk müslümanlardan oluşunun yanında Resûl-i Ekrem’e çok yakın bir aile çevresinin
içinde yer alması ve uzun bir ömür sürmesi onu zengin bir kültür birikimine sahip kılmıştır.
Hz. Esma'nın İman ve İslam İle İlişkisi
◦ Peygamberimiz kendisine hicret izni verilince, müşriklerin gözleri önünden geçerek Hz. Ebû Bekir’in
evine gitmiş, hicret edeceğini söylemiş ve kendisinin de yanında olacağını müjdelemişti. Hz. Esmâ da
oradaydı. Babasının hicret gibi mühim bir hadisede Peygamberimizle birlikte olacağını öğrenince çok
sevindi.
◦ Hemen harekete geçti. Peygamberimizle babasına yol azığı hazırlanmasına yardımcı oldu. Biraz sonra
gerekli azık hazırlandı. Fakat azık torbasını ve su ka­bını bağlamak için bir ip bulunamamıştı. Hz. Esmâ
daha fazla bekleyemedi. He­men belindeki çok sevdiği kuşağı çıkardı, ortadan iki parçaya ayırdı. Bir
parça­sıyla yemek kabının, diğeriyle de su kabının ağzını bağladı. Peygamberimiz (a.s.m.), Esmâ’nın bu
candan alaka ve samimi davranışını seyrediyordu. Çok se­vinmişti. Bir müjde verdi: “Ey Esmâ, sana
cennette iki kuşak verilecek.” buyur­du. Bu taltif, Esmâ için dünyalara bedeldi. Gayretinin mükâfatını
Peygamberi­mizden duymanın sürurunu yaşıyordu. Artık bundan sonra Hz. Esmâ, “Zâtü’n-Nitâkeyn,”
yani, “İki Kuşak Sahibi” diye anılacak, meşhur olacaktı.
Hz. Esma'nın İman ve İslam İle İlişkisi
◦ Bu arada Re­sû­lul­lah ile Hz. Ebû Bekir’in hicretini öğrenen müşrikler çevreyi kuşatmışlar, yana yakıla
onları aramaya koyulmuşlardı. Buldukları an canları­na kıyacaklardı. Hz. Ebû Bekir’in evine de gittiler.
Onlara kapıyı Hz. Esmâ açtı. Birden karşısında gözü dönmüş müşrikleri gördü. Fakat hiç telaşlanmadı.
Müş­rikler öfkeliydi. Sert bir şekilde, “Ey Ebû Bekir’in kızı, baban nerede?” diye sor­dular. Akılları sıra
ondan öğreneceklerini zannediyorlardı. Fakat Hz. Esmâ bu uğurda her şeyi göze almıştı. Gerekirse
ölecek, ama Re­sû­lul­lah ile babasının nereye gittiklerini söylemeyecekti. İmanından aldığı cesaretle,
“Babamın nere­de olduğunu bilmiyorum.” dedi. Ebû Cehil de oradaydı. Onun bu cevabına çok kızdı.
Suratına bir tokat attı. Tokadın şiddetinden Esmâ’nın kulağından küpesi fırladı. Hz. Esmâ, Allah ve
Resûl’ü uğrunda bundan çok daha şiddetlisine de razıydı. Onların istediği şeyi yine söylemedi. Müşrikler
daha fazla vakit kaybet­mek istemiyorlardı. Bir şey öğrenemeyeceklerini anlayınca oradan ayrıldılar.
◦ Artık Hz. Esmâ korkulu dakikalar geçiriyor, gözü dönmüş müşriklerin onlara zarar vermemeleri için
Cenâb-ı Hakk’a dua ediyordu. Peygamberimiz ve Hz. Ebû Bekir, Medine’ye ulaşmıştı. Bu haber
kendisine geldiğinde Hz. Esmâ çok sevindi. Bu nimetinden dolayı Cenâb-ı Hakk’a şükretti.
Kullandığım kaynaklar :
https://www.kimyadenizi.com/
https://dinimizislam.com/
https://furkanvakfi.org/
http://kuranfihristi.net/
https://www.islamveihsan.com/
https://islamansiklopedisi.org.tr/
https://sorularlaislamiyet.com/

You might also like