Farma 4

You might also like

Download as ppt, pdf, or txt
Download as ppt, pdf, or txt
You are on page 1of 50

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI

İlaçların Vücuttaki Etkisi (Farmakodinamik Etkiler)

Farmakodinamik ilaçların vücuttaki fizyolojik ve


biyokimyasal olaylar üzerindeki temel etkilerini ve bu
etkilerin oluş mekanizmalarını araştırır.
İlacın vücutta bir etki gösterebilmesi için ilacın
vücuda herhangi bir yolla uygulanmış olması gerekir.
Uygulandıktan sonra ilaç, farmakokinetik süreçler
içinde kan dolaşımı ile etki göstereceği dokuya taşınır.
Kapiller damardan dokuya çıkan ilaç, hedef
hücrelerinde hücre membranı veya hücre içinde
bulunan reseptörlerine bağlanarak etkisini gösterir.
İlaç molekülleri organizmaya girerek hastanın
endojen molekülleriyle etkileşip onların tepki
oluşturmasına yol açarak ya da dermato-aktif ilaçlarda
olduğu gibi organizmaya dıştan temas ederek
istenilen (terapötik) ve istenmeyen etkiler (yan
etkiler) oluşturmaktadır.
Bazıları ise reseptöre gerek duymadan etki gösterir
(genel anestezikler).
İlacın ortaya çıkan bu etkisinin büyüklüğü ilacın o
dokuda bulunan miktarına bağlıdır.
Dokudaki ilaç konsantrasyonu ilacın reseptörler
üzerindeki etkisini belirler.
Dolayısıyla ilaç konsantrasyonunun artması etkisini
artırır. Bu da alınan ilaç dozuna bağlıdır.
İlacın dozu veya konsantrasyonu arttıkça oluşturduğu
etki de artar.
Ancak belirli bir düzeyden sonra ilaç konsantrasyonu
arttığı halde etki daha fazla artmaz.
Artık ilacın etkisini gösterebileceği boşta kalan
reseptör yoktur, yani tüm reseptörler ilaç molekülleri
tarafından etkilenmektedir.
Terapötik Etki
İlaç moleküllerinin subselüler ve selüler yapılarda
elektrofizyolojik ya da biyokimyasal tepkimeler
oluşturması ya da değişikliklere neden olması etki
diye tanımlanır.
Moleküler ve hücresel bu olayları intraselüler bir dizi
tepkimeler izler ve bu tepkimelerin toplamı, sonuçta
doku ya da organlarda ölçülebilen ve karşılaştırılabilir
etkiler topluluğu ortaya çıkmasına neden olur.
Buna farmakolojik yanıt ya da tedavide genellikle
kullanıldığı gibi ilaç etkisi adı verilir.
Plasebo Etki
Renk, şekil ve koku gibi özellikleri bakımından aktif
ilaca benzeyen fakat aktif madde içermeyen ve
farmakolojik etkisi bulunmayan ilaç şeklidir.
PLASEBO ve İLACIN PLASEBO ETKİSİ

-Plasebo, tedavisi olanaksız ya da tedaviye gerek olmayan


Durumlarda ve ilaç araştırmalarında yeni ilacın
değerlendirilmesi için kontrol grubuna uygulanır.

Plasebo olarak uygulanacak madde özel yöntemle


hazırlanır.
Ancak bazı vitamin preparatları ve serum fizyolojik de
plasebo etkisi için kullanılabilir
-Hastanın duygu durumunun, davranışının, heyecan

decesinin rol oynadığı ağrı, anksiyete, ekzojen depresyon


ve iştahsızlık gibi olaylar plaseboya iyi yanıt verdiği
halde, ateş, organik bozukluklar, tümoral veya iltihabi
lezyonlar, midriyazis ve benzeri somatik belirtiler
genellikle plaseboya yanıt vermez.
Yan Etki=Advers etki=Toksik
Etki
İLAÇLARIN TOKSİK ETKİLERİ ÖNLEM VE
TEDAVİLERİ
Bütün ilaçlar istenilen yararlı etkilerin yanında
birçok zararlı etkilere de sebep olur.
Hiçbir ilacın sadece yararlı etkisi yoktur.
İlacın kullanım amacı dışında yan etki ve toksik
etkiler ortaya çıkabilir.
Bir beşeri tıbbi ürünün hastalıktan korunma, bir
hastalığın teşhis veya tedavisi veya bir fizyolojik
fonksiyonun iyileştirilmesi, düzeltilmesi veya
değiştirilmesi amacıyla kabul edilen normal dozlarda
kullanımında ortaya çıkan zararlı ve amaçlanmamış
bir etkiyi ifade eder.
Bu çerçevede advers etki, şüpheli ilaç advers etkisi ile
eşanlamlı olarak kabul edilmektedir.
İlaçların Toksik Etkileri
Toksik etki genellikle ilaçların farmakodinamik
etkilerinin şiddetlenmesine bağlı hasta için hoş
olmayan, rahatsızlık veren ve hatta ölümüne neden
olan etkilerdir.
Yan etkiler de genel anlamda toksik etki
sayılabilir. İlaçların yan etkileri beş grupta ele
alınabilir.
İlaçların Toksik Tesirleri
Başlıca toksik tesirler:
•Yalın toksik tesirler
•Özel toksik tesirler
•İlaç alerjisi
•Dayanıksızlık reaksiyonları
•İdiyosenkrazi ve genetik farklılığa bağlı reaksiyonları
Yalın Toksik Tesirler (İstenmeyen Yan Etki)
İlacın terapötik etkisine benzer şekilde, bazen onunla
aynı mekanizmalarla doğrudan doğruya oluşturulur.
Çoğu kez doza bağlı olarak gelişir ve öngörülebilirler.
1.Fonksiyonel (farmakodinamik)toksik tesirler
2.Biyokimyasal toksik tesirler
3.Yapısal toksik tesirler: Yapısal toksik tesirler
bunun en ağır şekli olup genelde fonksiyonel ve
biyokimyasal toksik tesirlerle birlikte görülürler.
Alınan doza bağlı olan toksik etkiler
Doza bağımlı olarak gelişen ve dozun artırılması ile
görülme sıklığı artan özellikte zararlı etkidir.
1.Fonksiyonel (farmako dinamik) toksik etkiler: Alınan doza
bağlı olan toksik etkilerin en sık görülen şeklidir. Hastanın yararı
için değişen fizyolojik etkilerin yanında istenmeyen bazı
fizyolojik değişikliklerin (bulantı, kusma, uyku hali, baş dönmesi,
keyifsizlik gibi genel belirtiler) oluşması durumudur.
Örneğin Atropin, mide-barsak kaslarını gevşetici olarak
kullanıldığı zaman oluşturduğu ağız kuruluğu, midriyazis,
miksiyon güçlüğü ve taşikardi fonksiyonel toksik etkilerindendir.
(ilacın KV sisteme, GI sisteme yan etkileri gibi).
2.Biyokimyasal toksik tesirler
İlaç hücrede bilinen veya bilinmeyen biyokimyasal
değişikliklere neden olabilir.
Biyokimyasal bir toksik tesir başlangıçta çoğu kez
yapısal bir toksik tesirin habercisi olarak ortaya çıkar.
Hafif bir yapısal toksik etkinin belirtisi olabilir.
Örneğin SGPT (Serum Glutamik Piruvik Transaminaz)
düzeyindeki değişme, karaciğer hücrelerindeki
zedelenmeyi gösterir.
3.Yapısal toksik tesirler
İlaçların doku ve hücre düzeyinde yaptığı morfolojik
değişikliklerle belirir. Bazen sadece mikroskopla görülebilen
bir değişikliktir.
Bu durumda genellikle hücre yaşamında fonksiyonel önemi
olan subselüler yapıların veya makromoleküllerin ilaç,
metaboliti veya diğer kimyasallara bağlı, dönüşümsüz olarak
bozulması ile ortaya çıkar.
Örneğin Tetrasiklinler ve eritromisin karaciğer hücrelerine
zararlı etki oluşturarak akut hepatit tablosunun ortaya
çıkmasına neden olabilir. Sülfonamidler böbrekleri
etkileyerek akut glomerülonefrit oluşturabilir.
Özel toksik tesirler
Mutajen etki, Karsinojen etki ve Teratojen etki
Esas olarak hücre çekirdeğinde oluşan ve kalıcı
nitelikte toksik etkilerdir.
Kadında kısırlaştırıcı etki yapan bileşikler de bu gruba
girer.
Kanser ilaçları gibi özel haller dışında mutajen ve
karsinojen etki gösteren bileşikler ilaç olarak
kullanılmazlar.
Mutajenik (genotoksik) etki: İlaçların veya radyasyonun
hücre çekirdeğinde DNA moleküllerinde oluşturduğu
kalıcı yapı değişikliklerine mutasyon adı verilir. Mutasyon
yapan etkenlere mutajen, mutasyon sonucu oluşan yapıya
mutant denir.
Örneğin Alkilleyici kanser ilaçları, kömürün yanma
ürünleri ve yağın oksidlenme ürünleri mutajenik etki
göstermektedir.
Kanserojenik (karsinojenik) etki: Vücuttaki hücrelerin
yeterli derecede farklılaşmaya uğramadan, kontrolsüz ve
hızlı bir şekilde bölünmeleri ile kendini gösteren patolojik
duruma kanser (karsinoma) adı verilir.
Kanser oluşturan maddelere kanserojen denir.
Kanserojenik etken kimyasal bir madde olabildiği gibi
ultraviole ışınları, X ışınları ve bazı virüsler de olabilir.
Başlıca kanserojenik maddeler tablo 3.I. de gösterilmiştir.
Kanserojenik maddeler
Bazı maddelerin ise antikanserojenik etkileri olduğu
deney hayvanlarında kanıtlanmıştır. Bu maddeler; A
vitamini, C vitamini, selenyum ve E vitaminidir.
Teratojenik etki: Bazı maddeler gebe kadınlar
tarafından alındıklarında plasentadan fötal dolaşıma
geçerek fötusta kalıcı bozukluklara neden olur.
Bu duruma teratojenezis ya da fötotoksik etki denir.
Teratojenezis oluşturan etkene teratojen adı verilir.
Genellikle mutojen etkisi olan bir ilacın karsinojen ve
teratojen etkisinin de olabileceği göz önünde
bulundurulmalıdır.
Teratojenik etkili maddeler
İlaç Alerjisi: İlaca bağlı istenmeyen etki immün sistemin aktive
edilmesi ile ilişkili ise ilaç alerjisinden söz edilir.
İlaç kendisi gerçek alerjen değildir fakat vücutta kendisi ya da
metaboliti proteinlere bağlanarak antijen özelliği kazanır.
Alerji ilaca karşı aşırı duyarlık reaksiyonu olarak kabul edilir.
Bazen müstahzar hazırlanırken kullanılan yardımcı maddeler de
alerjiye neden olabilir.
Alerjik reaksiyonlar diğer istenmeyen etkilerden bazı farklar
gösterir.
Alerjik reaksiyon kişinin ilaçla ilk temasında ortaya çıkmaz.
Antikor yapılması veya dokuda duyarlı kılınmış lenfositlerin
oluşması için 10–12 günlük bir sürenin geçmesi gerekir.
Ayrıca alerjik reaksiyonun şiddeti ilacın dozuna bağlı
değildir. İlaç alerjisinde çeşitli tipte klinik belirtiler
görülür.
İlaç alerjisinde en ciddi durum anaflaktik şoktur. Hafif
bir fenalık hissinden ölüme kadar giden, değişen
şiddette reaksiyonlar ortaya çıkabilir.
Kan basıncında düşme, hipovolemi, bronkospazm,
asfiksi, aritmiler, ürtiker, anjiyoödem ve kaşıntı
oluşabilir.
Alerji tedavisi için adrenalin, antihistaminikler ve
glukokortikoid ilaçlar verilir.
İlaç alerjisinin klinik tipleri
o Anaflaktik şok (sistemik anaflaksi),
o Lokal anaflaksi,
o Temas dermatiti,
o Serum hastalığı,
o Lökositlerin immün bozukluğu,
o Aplastik anemi,
o Alyuvarların immün bozukluğu,
o Trombositlerin immün bozukluğu,
o Ateş,
o Fotoalerji,
o Nefropati,
o Interstisyel pnömoni,
o Bronkospazm,
o Anjiyoödem,
o Ürtiker.
Dayanıksızlık (aşırı duyarlık )reaksiyonları
Kişide bulunan bir hastalık nedeni ile ilacın belli
etkilerine karşı diğer kişilerde görülmeyen
reaksiyonlar görülmesi.
Örn. Broşial astımı olanların kolinerjik ilaçlara,
histamin ve histamin salıvericilere, beta blokörler gibi
bronkokonstriktör ilaçlara astım krizi ile yanıt
vermesi gibi. Hipertiroidililerin adrenalin ve
adrenerjik ilaçlara duyarlı olmaları.
İdiyosenkrazi ve Genetik Farklılığa Bağlı
Reaksiyonlar
İstenmeyen etki yukarda sayılan sınıflardan birine
sokulamaz.
Ne olmadığı bilinen ama ne olduğu bilinmeyen
reaksiyonlardır.
Bazılarının genetik farklılıktan kaynaklandığı
anlaşılmıştır.
İLAÇLARIN ETKİLERİNİ DEĞİŞTİREN
FAKTÖRLER
Bir ilaç aynı hastalığa yakalanmış farklı
hastalarda değişik etki gösterir.
İlaçların oluşturacağı etkinin çabukluğu, süresi,
şiddeti çeşitli faktörler tarafından etkilenerek
değişebilir.
Bu faktörler;
 İlacın veriliş yolu ve şekli: İlaçların uygulama
yerlerinden absorbsiyonlarının hız ve derecesi
farklıdır.
 Örneğin oral verilen bir ilaç parenteral verilene
oranla daha az ve geç absorbe edilebilir. Bu nedenle
oral yolla alınan ilacın dozu, parenteral yola göre
yüksektir.
Etkinin ortaya çıkması için geçen zaman genelde
veriliş yolu ile ilişkilidir.

İv
Oral
Sublingual
İlacın veriliş zamanı: Bir ilacın veriliş zamanı etki şiddetini

ve süresini değiştirebilir.
Yan etkisi uyku hali, uyuşukluk gibi çalışma potansiyelini

olumsuz etkileyen sedatifler gece, uykuyu olumsuz etkileyen


efedrin gibi merkezi sinir sistemini uyaran ilaçların ise
sabahları alınması daha uygundur.
Vücut ağırlığı: İlaçların erişkin dozu, 70 kg. ağırlığındaki

bir kişiye verilmesi öngörülen dozdur.


Bu doz, kişinin ağırlığına göre değiştirilmelidir.

Hiç bir zaman 120 kg ağırlığındaki bir yetişkin ile 50 kg

ağırlığındaki yetişkine aynı miktarda ilaç verilmemelidir.


 Yaş: Yeni doğan ve bebeklerde eliminasyon ile ilgili
mekanizmalar gelişmemiştir. Yaşlılarda ise etkinlikleri
azalmıştır.
 Cinsiyet: Birçok ilacın etkisi hastanın cinsiyetine bağlı
olarak değişmez Ancak bazı ilaçların etkileri erkek ve
kadında farklı bulunmuştur. Örneğin kadınlar trisiklik
antidepresanlara erkeklerden daha duyarlıdır.
Genetik faktörler: Bazı kimselerde genetik yapıdaki

değişiklikler nedeni ile ilaca alınan cevap değişir.


İlaçları metabolize eden bazı enzimlerin kalıtımsal eksikliği

ve fazlalığı söz konusu olabilir.


Eliminasyon organlarının hastalıkları: Karaciğer ve

böbrek fonksiyonu bozulan kişilerde ilaçların


metabolizması, itrah hız ve derecesi azalır.
Bu nedenlerle eliminasyon organları hasta olan kişilerde

yeni bir doz ayarlaması yapılmalıdır.


 Tolerans: Bazı ilaçlar devamlı kullanıldıklarında
normalde alınan etkinin gittikçe azaldığı görülür.
 İlacın eski etkisini devam ettirebilmek için dozunu
gittikçe artırmak gerekir. Bu duruma tolerans denir.
Örneğin Narkotik analjezikler.
 Diğer ilaçların vücutta bulunması: Başka ilaçların
vücutta bulunması ilaç etkisinde önemli değişiklikler
yapabilir.
İLAÇ ETKİLEŞMELERİ
İlaçlar aynı anda vücutta bulundukları zaman, birbirlerinin
etkilerini kalitatif (nitelik) ve/veya kantitatif (sayısal) olarak
değiştirebilir.
Hastada belirli bir ilaçla tedaviye başlarken hastanın
kullandığı ilaçların soruşturulması gerekir.
Bilinçsizce bir arada kullanılan ilaçlar birbirleri ile
etkileşerek zararlı sonuçlara neden olabilir veya etkisiz hale
gelir.
Böylece tedavi amacına ulaşmayabilir.
Birden çok ilacın birlikte kullanılması ile aşağıdaki
durumlar ortaya çıkabilir.
Farmakodinamik etkileşmeler
Farmakodinamik etkileşmeler aynı reseptör
üzerinden etkilerini gösteren ilaçlar arasında
meydana gelir.
Bir ilaç diğer ilacın etkisini etki yerinde
değiştirerek azaltabilir veya arttırabilir.
Buna göre antagonizma veya sinerjizma diye iki
durum ortaya çıkabilir.
Antagonizma: Bir ilaç (antagonist) diğer bir ilacın
(agonist) etkisini önler veya ortadan kaldırırsa bu duruma
antagonizma adı verilir.
Çeşitli ilaç ve zehirli maddelerle meydana gelen
zehirlenme olaylarında bu reaksiyondan yararlanılır.
Zehrin antagonisti verilerek zararlı etkilerin ortadan
kaldırılması veya önlenmesi sağlanır.
Bu çeşit antagonist madde için antidot veya panzehir
deyimi kullanılır.
Sinerjizma: İki ilacın birlikte kullanıldığındaki etkisi,
yalnız kullanıldığındaki etkisinden daha fazla olmasına
sinerjizma denir.
Bir ilacın etkisinin diğer ilaç tarafından arttırılmasıdır.
Bu etkiden tüberküloz tedavisinde yararlanılmaktadır. İki
türü vardır.
Sumasyon (aditif etkileme): Aynı türde etki gösteren iki
ilaç bir arada verildikleri zaman her birinin ayrı ayrı
gösterdikleri etkinin toplamı kadar etki oluşmasıdır.
(2+2= 4)
Potansiyalizasyon sinerjizma: Birlikte kullanılan iki
ilacın oluşturdukları etkinin miktarı, onların bireysel
etkilerinin toplamından daha fazladır.
Örnek: Kokain ile birlikte hastaya noradrenalin verilirse
noradrenalinin etkileri kademeli olarak artar. (2+2= 7)
 Farmakokinetik etkileşmeler
 Bir ilacın diğer ilacın absorbsiyon, dağılım,
metabolizma ve itrahını değiştirmesine
farmakokinetik ilaç etkileşimi denir.
 Örneğin Tetrasiklin ve ampisilin tedavisi sırasında
oral kontraseptif (gebelik önleyici) ilaçların etkisi
azalır ve istenmeyen gebelik oluşabilir.
 Farmasötik etkileşmeler
 İlaçlar daha vücuda girmeden önce vücut
dışında etkileşebilir. Buna geçimsizlik de denir.
 Örnek: Sıvı halde bulunan iki ilacın karıştırıldığında
çökelti olması veya renk değişikliği olmasıdır.
 Bu tip ilaçlar birlikte aynı anda uygulanmamalı ve
aynı enjektörde iki ilacın karıştırılarak
uygulanmasından kaçınılmalıdır.

You might also like