Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 18

Kilise Reformu

ve Papalığın
Yükselişi
• Geç 11. Yüzyıldan 13. Yüzyıla kadar olan dönem Roma
Katolikliği tarihinde dini canlılığın en önemli dönemlerinden
biri oldu. Bunu Haçlı Seferleri, yeni dini tarikatların ortaya
çıkması, önemli entelektüel faaliyetler ve kuzey ve doğu
Avrupa’da mevcut politeist topluluklar üzerinde nihai
zaferde görmek mümkün ve bu dini canlılıkta bir grup
papanın etkin liderliği de önemli bir rol oynamaktadır.
Kilisede Avrupa’nın en merkezi idaresini kurdular ve papalığı
önemli bir güç haline getirdiler.
Kilise • Kilise piskoposları antik çağlarda seküler otoritelerin
yürüttüğü idari sorumlulukların çoğunu üstlendiğinden,
Reformunun kimi zaman ruhani misyonları zarar görüyordu. Çok fazla
dünyevi meselelere dahil oluyorlardı. Ayrıca, yüzyıllar
Amacı boyunca varlıklı ve dindar kişiler Kiliseye geniş araziler
bağışlamış, bu da pek çok manastırı oldukça varlıklı
yapmıştı. Bu kadar zenginlik bazılarını yolsuzluğa
yöneltmişti. Bu konuda papalar da çok etkin rol
oynayamadı. Reform dürtüsü pek çok açıdan Kilisenin ve
manastırların maddi başarısından kaynaklanıyordu.
• 11. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar papaların ahlaki reformu
uygulamak için yavaş ama kararlı ilerleyişi ortaçağ
papalığının en kayda değer başarısıydı.
• Reform hareketi papalarla başlamadı. Manastırlardan çıktı. Keşişler
kilisedeki yozlaşmayı temizlemenin en iyi yolunu bireylerin ahlakını
geliştirmek olarak gördü. Eğer kadın ve erkekler ahlaki bir sorumluluk
duygusuyla hareket ederlerse tüm Kilise kurumu arındırılabilirdi. Kilisenin
geri kalanına örnek olan keşişler ve rahibeler toplum için kendini
geliştirme konusunda örnek oldu. Reform yanlısı manastırların en etkilisi
910’da Burgundy’de kurulan Cluny idi. Cluny reform hareketini Avrupa’nın
her yerinde 1500’den fazla Cluniac manastırda uyguladı.
• Cluny en başından beri istisnai sayılırdı. Aristokrat kurucusu manastırı
papaya hediye olarak sunmuştu. Bu nedenle Papa Cluny manastırının
faaliyetlerini Roma’dan yönetti ve onu yerel siyasi baskılardan bağımsız
tuttu. Roma bağlantısı Cluniacları papalığın kendisini reform etmesine
katkı sağlayacak bir konuma koydu. İkinci olarak Cluny’i yıllarca yöneten
çeşitli baş keşişler Cluniac sistemindeki manastırların reform faaliyetlerini
yakından izledi. Bunlardan bazıları çok yetenekli ve bilgili kimselerdi ve
ahlaki duruşlarıyla Avrupa çapında üne sahipti.
• Üçüncü olarak Cluny diğer manastırlara kıyasla keşişlerin hayatını çok
daha yakından takip etmişti, bu nedenle oradaki keşişler örnek dindarlar
olmuştu. Cluniaclar için ahlaki saflık maddi dünyanın tüm faydalarını
tamamen reddedip kendini ruhani deneyimlere adamayı gerektiriyordu.
•Keşişlerin ilahiler ve dualar söyleyerek yaptığı ayin Cluniac saflığını sembolize ediyordu.
Müziğin güzelliği ruhani deneyimi artırıyordu. Bu çekici özellikleri nedeniyle Cluniac ayini
Avrupa’nın en ücra yerlerine ulaştı.

•Cluny ve diğer reformlaştırılmış manastırların başarısı reform fikirlerinin keşişlerin izole


hayatından Kilise’nin geri kalan kısmına yayılması için temel oluşturdu. Reform için ilk adaylar
mahalle papazları ve piskoposlar oldu. Seküler papazlar olarak bilinen bu grup seküler dünyada
yaşıyordu ve manastırda kurallara göre yaşayan din adamlarından farklıydılar. Seküler ruhban
sınıfının hayatı sıradan insanlarınkinden çok farklı değildi. Bekar keşişlerin aksine çoğu rahibin
metresleri vardı ya da evliydiler ve kilise mülkünü çocuklarına bırakmaya çalışıyorlardı.
Papazların evlenmesine izin veren Ortodoks Kilisesi’nin aksine Katolik Kilisesi evli rahipleri
yasakladı fakat Cluniac reforma kadar bu yasaklar pek etkili olmadı. Cluniac reform ideal rahibin
bekar ve saf olmasına vurgu yapıyordu. 11. Yüzyıl boyunca piskoposlar, kilise konsilleri ve
reformcu papalar ruhban sınıfının bekaretine vurgu yapmaya başladı.
• Rahiplerle ilgili reform hareketi aynı zamanda
simony ve lay investiture gibi yolsuz
uygulamaları ortadan kaldırmaya çalıştı.
• Simony kilise hiyerarşisindeki makamları satın
almak veya satmak demekti.
• Lay investiture ise aristokratlar, krallar veya
imparatorların din adamlarını pozisyonlara
ataması demekti.
• Bu uygulamayla güçlü lordlar ruhban sınıfını
kontrol ediyordu ve Kilise malını gasp ediyordu.
Kiliseyi koruma karşılığında bu kişiler Kilisedeki
idari görevlere ve makamlara kendi adaylarını
rahip ya da piskopos olarak atamaya çalışıyordu.
Reformcular Kilise üzerinde her türlü seküler
otoriteyi – bu yerel lord olabilir ya da
imparatorun kendisi olabilir- günah olarak
gördü. Bu ihtilafın sonucunda 11. Yüzyılın en
zorlu meselesi dünyevi ve ruhani otoriteler
arasındaki sınırları çizmek oldu.
Dini reform Kilise içinde birliği
Papa gerektiriyordu. Ortaçağda Roma
Katolikliği kendini iki şekilde
Monark tanımladı:

Olunca
• Kilise dini törenler konusunda uyum sağlamaya
çalıştı. Özellikle dini ayinlerde dualar ve ilahiler
Latince söyleniyordu. Bunlarda uyum demek
hem Portekiz’deki Katoliğin hem Polonya’daki
Katoliğin ayini aynı şekilde dinleyebilmesi
demekti. İbadetteki birlik dil ve etnik kimliğin
üstünde kültürel bir birlik yaratmıştı.
• Bir Katoliği tanımlayan şey papaya itaat
etmesiydi.
• 11. yüzyılın başında papaların görevi kendilerine itaat
iddiasını gerçekleştirmekti. Yani papalığı dini bir
monarşiye dönüştürmek. Roma’daki reformcular
arasında Hildebrand (ca. 1020-1085) bulunuyordu, bu
kişi Kilise tarihinin en ilginç figürüydü hayranları
tarafından aziz olarak görülüyordu, diğerleri ise onu
çıkarcı ve hırslı olarak görüyordu. 1055’ten 1073’e
kadar dört papanın görev süresinde Hildebrand tahtın
arkasındaki güç oldu ve ibadette birliği sağlamaya
yönelik reformların uygulanmasında ve papa
seçimleriyle ilgili kuralların koyulmasında etkin rol
oynadı. 1073’te kardinaller Hildebrand’i papa seçti ve
VII. Gregory (r. 1073-1085) ismini aldı.
•Gregory’nin önemi Kilise’nin içeriden reformuna liderlik etmesiydi. Her yıl Roma’da bir Kilise Konsili düzenledi ve
simony’e ve evli papazlara karşı emirler yayınladı.
•Gregory yerel bölgelerdeki piskoposlara elçiler ve temsilciler göndererek Kilise üzerindeki otoriteyi merkezîleştirdi.
Papa’nın otoritesinin tüm diğer otoritelerden üstün olduğunu iddia ederek Kiliseyi her türlü dış etki ve etkenden
bağımsız kılmaya çalıştı.
•Gregory’nin papalığın üstünlüğü teorisi onu Alman imparator IV. Henry (r. 1056-1106) ile karşı karşıya getirdi. 8. ve
9. yüzyıllarda zayıf papalar dini görevlere uygun adaylar ataması konusunda Karolenj krallarına ve imparatorlarına
bağlıydı. Burada güç ve otoritenin yanı sıra söz konusu Kilise’ye ait mülklerden gelen büyük gelirlerdi. Bunu
koruyacak tek güç imparatordu. 11. yüzyılda VII. Gregory ve diğer reformcu papalar bu mülkün kontrolünü geri
almaya çalıştı. Piskoposluk görevine kendi belirlediği adayı atayamadıktan sonra Kilise reformunun bir işe
yaramayacağını düşündü.
•Gregory Milan piskoposunun atanması ile ilgili imparatorla pazarlık yapmaya kalkışınca,
Henry buna karşı çıktı hatta Gregory’nin papalık görevinden istifa etmesini emretti.
•Gregory bunu reddetti, bu olaya investiture ihtilafı denilir. Gregory Henry’i tahtından azletti
ve onu aforoz etti.
•Aforoz günahkârın dini ayinlere katılmasını ve etrafıyla sosyal ilişkiye girmesini yasaklıyordu.
Bu kişilerle görüşen kişiler de aforoz ediliyordu, bu anlamda aforoz sosyal ölüm gibiydi.
•Henry’nin arkadaşları onu bırakmaya başladı, Almanya’da isyan çıktı ve en güçlü Alman
lordlar yeni bir imparator seçmek için toplandı. 1077’de Papa Gregory Alman lordlarla
görüşmek için yola çıktı, Alplere vardığında İmparator Henry’nin İtalya’ya yola çıktığını haber
aldı. Gregory Henry’nin saldıracağını düşünerek geri çekildi fakat Henry sürpriz bir hareketle
gelerek Gregory’e itirafta bulunmak istedi. Gregory Henry’i affetti.
•Gregory ve Henry’nin ölümlerinden sonra bile Investiture ihtilafı devam etti. 1122’de
imzalanan Worms anlaşması ile imparatora din adamlarını aday gösterme hakkı verildi fakat
bunu papalığın rızasıyla yapabilecekti. VII. Gregory’nin papalığın tüm krallar ve
imparatorlardan üstünlüğü vizyonu devam etti.
• 12. ve 13. yüzyıllarda papaların en önemli başarısı Kilise Kanununu (Canon Law)
hazırlamak oldu. Ruhban sınıfıyla, kilise mülkleriyle ve Kiliseye bağışlarla ilgili her
türlü davayı içeren Kilise Kanunu aynı zamanda halk için önemli meselelere de yer
verdi. Evliliğin iptali, gayrimeşru çocukların meşru yapılması, çokeşliliğin
soruşturulması, dulların ve yetimlerin korunması ve miras meselelerinin çözülmesi
gibi.
• Bu davaların çoğu piskoposların mahkemesinde görülüyordu ama onların kararları
papa ve kardinallerden oluşan konseye temyize götürülebiliyordu. Bu konsey
kanunlar konusunda birtakım istisnalar yapıp aflar verebiliyordu, örneğin krallar ya
da aristokratlar akraba evliliği yapmak isterse, boşanmak isterse, ya da bir vasiyeti
iptal etmek isterse.
•Papa aynı zamanda curia adı verilen Kilise’nin idari bürokrasisine de başkanlık
ediyordu. Curia’daki kardinaller papalık yönetiminde temsilci olarak görev yapıyor,
yabancı prenslere ve şehirlere elçi olarak gönderiliyordu. Kiliseye çok önemli miktarda
gelir aktığı için, curia banka gibi hizmet ediyordu. Roma batının finansal merkezi oldu.
•Hukuki, idari ve finansal otoritesinin yanı sıra, papalığın isyankarlara karşı iki güçlü
ruhani silahı vardı:
- Günahından dolayı tövbe etmeyi reddeden her Hristiyan aforoz edilebilirdi,
İmparator IV. Henry’de olduğu gibi.
- İkinci silah ise yasaklama yani bir bölgenin kralı papaya karşı geldiyse o
bölgede dini törenler askıya alınıyordu. Böyle bir yasakta kiliseler kapılarını
kapatıyordu, bu da çocuklarını vaftiz edemeyen veya cenazelerini kaldıramayan
inançlı kesimde panik yaratıyordu. Halkta protestolara sebep olabilecek bu yasak
papayla arası bozuk olan bir monarkın siyasi destek kaybetmesi için etkili bir silahtı.
•Ortaçağ papalarından en yeteneklisi III. Innocent (r. 1198-1216) idi.
Ona göre papa tüm dünyanın lideriydi. Kralların seküler alanda
Ortaçağ yönetme hakkını tanıyordu ama kendi görevinin günahı önlemek ve
cezalandırmak olduğunu düşündüğü için bu görev ona kralların ve
Papalığının prenslerin işlerine müdahale hakkı veriyordu.

Zirvesi: Papa •Innocent’in ilk görevi papalığa güçlü bir teritoryal destek sağlamaktı
III. Innocent böylece papalar krallar ve prenslerle aynı özgürlükte hareket edebilirdi.
Tarihçiler Innocent’ı Papalık Devletinin kurucusu kabul eder. Orta
İtalya’da 1870’e kadar sürecek bugün Vatikan şehri olarak bilinen yerde
bağımsız bir devlet kurmuştu.

•Innocent’in ikinci amacı haçlı hayalini canlı tutmaktı. Kudüs yerine


Konstantinopolis’in fethiyle sonuçlanan IV. Haçlı seferini düzenledi.
Hristiyan Avrupa’da sapkınlıkları ortadan kaldırmak için de haçlı seferi
düzenleyerek haçlı kavramının tanımını genişletti. Innocent özellikle
güney Avrupa’da şehirlerde giderek yayılan yeni sapkınlıklar konusunda
endişeliydi. Katharlar ve Waldensianlar olarak bilinen Hristiyan
heretiklere karşı haçlı seferi başlatarak Innocent din birliğini sağlamak
adına askeri metotların kullanılmasına yetki verdi.
•Üçüncü hedef ise siyasi meselelerde papalığın
otoritesini öne sürmekti. Mesela İmparator II.
Frederick’in seçilmesini sağladı. Fransa kralı II.
Philip’i istemediği karısına dönmeye zorlamak için
onu aforoz etti. Innocent ayrıca Kral John’u krallığını
papalığa devretmesi ve onu fief olarak papadan
alması yani İngiltere kralını papanın vassal’ı
yapmaya zorlamak için İngiltere’ye yasaklama
(interdict) uyguladı.

•Her türlü yolu kullanarak Aragon, Bulgar,


Danimarka, Macar, Polonya ve Portekiz krallarını
papanın vassalları yaptı. Feodal vassallık hukukunu
kullanarak Innocent papalığı evrensel bir Hristiyan
monarşisine dönüştürdü.

•Innocent’in dördüncü ve son başarısı ise dini


törenlerin ritüellerini sistemleştirmek ve inancın
dogmalarını tanımlamaktı. Bu görev 1215’te
Roma’da düzenlenen IV. Lateran Konsiliyle
gerçekleşti, 400’den fazla piskoposun, 800
başrahibin ve Katolik Avrupa’daki monarkların
temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen konsilde
Hristiyan hayatının merkezine konulan dini ayinlerin
kutlanmasına dair kararlar alındı. Bunlar içinde
ruhban sınıfının eğitilmesi, niteliklerinin
tanımlanması ve piskopos seçimlerinin yönetilmesi
vardı. Konsey heretik inanışları kınadı ve yeni bir
haçlı çağrısında bulundu. Katoliklikteki ayinlerin
birliği hedefine ulaşmak için önemli adımlar attı.
•Innocent Kilise için en iyiyi isteyen akıllı bir adamdı. Kaotik bir dönemde
Katolik dünyasının birliğini sağladı. Öte yandan politikaları daha az
yetenekli haleflerinin elinde pek başarılı olmadı. Yaptıkları hatalar papanın
Papalık ruhani misyonunu zedeledi. Innocent’in halefleri Papalık Devletini
savunmanın ötesine geçerek tüm İtalya’da papaları destekleyen Guelfler
Monarşisinin ve onlara karşı olan Ghibelline’ler arasında bir dizi kanlı iç savaşa sebep
oldu. Papanın herkesten üstün bir monark olarak konumu özellikle VIII.
Problemli Boniface (r. 1294-1303) döneminde sarsıldı. Mutlak otorite iddiaları, kibri
ve beceriksizliği III. Innocent’in başarılarını boşa çıkardı.
Mirası •Boniface 1302’de seküler yöneticiler üzerinde papalığın üstünlüğü
iddiasını ilan etti. Unam Sanctam adı verilen papalık emrine göre, yaşayan
her canlının kurtuluşu için papaya tabi olması gerekiyordu. Bu ifadenin
arkasında Fransa Kralı IV. Philip (r. 1285-1314) ile yaşanan tartışma vardı.
IV. Philip Fransız bir piskoposu hainlik nedeniyle yargılamak istemişti. Papa
da buna karşı çıktı. Fakat papalığın ahlaki otoritesinin sarsılması nedeniyle
papanın tutumu çok dikkate alınmadı. Tartışmanın ateşiyle Kral Philip de
Papa Boniface’i sapkınlıkla suçladı ve papayı yakalamak üzere adamlarını
gönderdi. Kısa süre sonra Boniface öldü ve böylece papalık monarşisi de
sona erdi.
Dini Sapkınlar: Katharlar ve Waldensianlar
• İnancı savunmak için Kilise 13. Yüzyılın ilk yarısında piskoposlara ve diğer din adamlarına sapkınlık durumları
söz konusu olduğunda veya bir şeyin heretik görüldüğü durumlarda engizisyonları yürütme yetkisi verdi. 13.
yüzyıl ve 14. yüzyılın başlarında engizisyonlar ve sistematik zulümlerin hedefinde Katharlar ve
Waldensianlar vardı. Başlarda bu gruplar Katolik komşularıyla barış içinde yaşıyordu ve pek çok ortak inancı
paylaşıyordu.
• Cathar kelimesi Yunanca saflık anlamına geliyordu. Katharlar özellikle kuzey İtalya ve güney Fransa’da
etkindi. Fransız kasabası Albi’de ağırlıklı olarak bulunan Katharlar Albigensianlar olarak da biliniyordu.
• Tanrı’nın dünyayı yarattığına inanan Katolik doktrinine karşı çıkıyorlardı çünkü onlara göre şeytani bir güç
tüm maddeyi yaratmıştı. Kendilerini arındırmak için “perfects” mükemmeller olarak bilinen bir grup
vücutlarını yozlaşmış madde olarak görmüş ve reddetmişlerdi, evliliği ve üremeyi reddettiler ve hatta daha
da aşırıya giderek kendilerini aç bırakıyorlardı. Bu arındırılmış mükemmeller daha dünyevi olan Katolik
ruhban sınıfına tezat teşkil ediyordu. Çoğu için Katharizm Kilise’nin varlığına ve gücüne karşı bir protesto
biçimiydi. 1150’lere kadar Katharlar kendi kiliseleri olan, ayinler düzenleyen hatta kendi piskoposlarını
seçen bir topluluk olmuştu. Papa III. Innocent onlara karşı haçlı seferi düzenleyene kadar Güney Fransa’da
inançlarını özgürce yaşadılar.
• Waldensianlar ise Peter Waldo’nun (ö. 1184) takipçileriydi. Waldo Fransa’da Lyons’da
bir tüccardı. Tıpkı Assisi’li Francis gibi her şeyi bırakıp fakirlik yemini etti.
• İsa’nın hayatını taklit etmek isteyen ve basit bir saflık için yaşamak isteyen
Waldensianlar vaazlar verdi, Latince bilmeyen halk kutsal metinleri anlayabilsin diye
İncil’i kendi dillerine çevirdiler.
• İlk başta Waldensianlar Fransiskenlere benzer görünüyordu fakat Fransiskenler gibi
vaaz vermek için resmi izin alamayınca Kilise otoriteleri tarafından heretik ilan edildiler.
Buna tepki olarak Waldensianlar güney Fransa, Almanya’da Ren nehri civarı ve kuzey
İtalya’ya yayılacak alternatif bir kilise yarattılar.
•Katharlar ve Waldensianlardan sert eleştirilerin
hedefinde olan Katolik otoriteler onlara karşı daha da
düşmanca bir tutum benimsedi.
•Heretikler için ihanet suçu için uygulanan cezalara eş
cezalar uygulanmasını istediler. 1208’de Papa III.
Innocent güney Fransa’da heretiklere karşı başlatılan ilk
haçlı seferi olan Albigensian Haçlı seferini düzenledi.
Fransa kralı da bu sefere destek verdi, bunu, otoritesinin
zayıf olduğu Fransa’nın bu bölgesinde kraliyetin gücünü
pekiştirme aracı olarak gördü.
•Geriye kalan Katharları ve Waldensianları yok etmek
için pek çok kral ve papa engizisyonlar başlattı. 13.
yüzyılın ortalarına gelindiğinde Katolik otoriteler ya
Katharları Katolikliğe döndürmüş ya da yok etmişti.
Engizisyonlar da Waldensianları tamamen ortadan
kaldırdı.

You might also like