İnsan Hakları 1. Hafta

You might also like

Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 10

İnsan Hakları

Tanımı ve Benzer Kavramlarla Karşılaştırılması

• İnsan hakları, en kısa ifadesiyle, insanın sırf insan olmak sebebiyle sahip oldukları haklardır.
• İnsan hakları kavramı, ulusal, ırksal, dilsel, dinsel, cinsiyet temelli, servete dayalı, renge dayalı vs.
her türlü ayrımı reddeder.
• İnsan hakları, insan onuru kavramından kaynaklanmaktadır.
• İnsan onuru, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi düşünce, felsefi inanç vs. herhangi bir ayrım
gözetilmeksizin her insanın değerli ve saygıya layık olması anlamına gelmektedir.
• İnsan onuru kavramı, insanı yalnızca yaşarken değil, henüz doğmadan önce (ceninken) ve
öldükten sonra da korumaya devam eder.
• Hümanizm düşüncesinden kaynaklanan insan onuru kavramı, modern hukuk sistemlerine yön
veren temel bir ilke konumundadır.
• İnsan hakları, hareket noktası olarak bireyi alır ve bireylerin insanca (insan onuruna uygun) bir
yaşam sürmeleri için gerekli asgari şartların sağlanmasını amaçlar.
• İnsan hakları, bizzat öznesi (insan) gereği evrensel nitelikte haklar olup, uluslararası
düzenlemelere konu olmaktadır.
• İnsan hakları mücadeleleri tarihsel olarak çok eskilere, ilk çağa kadar dayanmakla birlikte, insan
hakları teriminin kullanımı çok daha yeni ( XX. yüzyılın ikinci yarısı) tarihlidir.
• İnsan hakları terimi, II. Dünya Savaşı’ndan sonra doğal haklar kavramının yerini alarak
kullanılmaya başlanmıştır.
• İnsan hakları ifadesinin kullanılması II. Dünya Savaşı sonrası yaygınlık kazanmış ve bu kavramın
kullanılmasını teşvik eden Eleanor Roosvelt olmuştur.
• Franklin Roosvelt ve Churchill, 1941 yılında, II. Dünya Savaşı devam ederken Atlantik Şartı’nda
insan haklarının önemini belirtmişler ve 1942 tarihli BM Deklarasyonunda «yaşama», «özgürlük»,
«bağımsızlık» ve «din serbestliği» şeklinde dört temel ilkeyi vurgulamışlardır.
• 1948 yılında Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kabul etmiş; 1950 yılında da
Avrupa Konseyi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ni onaylamıştır.
• Hak ve hürriyetler alanında pek çok farklı kavramın hatalı bir şekilde birbirinin yerine kullanıldığı
görülmektedir.
• İnsan hakları kavramının yerine zaman zaman temel hak ve hürriyetler ifadesi kullanılmaktadır.
Temel hak ve hürriyetler, insan haklarının, yalnızca Anayasa metinlerine girmiş olan kısmını ifade
etmekte olup, insan hakları terimine oranla daha dar kapsamlıdır.
• İnsan haklarının yerine kullanılan bir diğer kavram, kamu hürriyetleridir. Kamu hürriyetleri, kamu
otoritelerince tanınan ve hukuk eliyle düzenlenen hürriyetleri içerir.
• Kişilik hakları herkesin, vatandaş hakları yalnızca vatandaşların haklarıdır.
• Kişi hak ve hürriyetleri, 18. yüzyılda ortaya çıkan ve klasik demokrasiye temel olan bireyci
doktrinle ilgilidir. Klasik hakları içerir. Sosyal hakları içermez. İnsan hakları kavramına göre daha
dar kapsamlıdır.
• Söz konusu kavramlar içerisinde en geniş kapsamlısı insan hakları kavramıdır. Diğer tüm
kavramları içerisinde barındırmaktadır.
İnsan Haklarının Nitelikleri

• Evrensellik: İnsan hakları, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin zamana ve mekana bağlı olmaksızın her insanın sahip
olduğu ve kültürel görecelik vs. tezlerle ötelenemeyecek nitelikte haklardır. ILO’nun kurulmasıyla birlikte (1919)
uluslararası pozitif düzenlemelere de kavuşmuştur. Bu sebeple insan haklarının evrenselleşmesi her ne kadar
Birleşmiş Milletler ile anılsa da gerçekte daha önceye ILO’nun kurulmasına dayandırılabilir. 1993 Dünya İnsan
Hakları Konferansı Viyana Bildirgesi’nde, insan haklarının evrensel nitelikte olduğu ve bunun tartışma konusu dahi
edilemeyeceği vurgulanmıştır.
• Doğuştan sahip olma: İnsan hakları, insanın doğuştan sahip olduğu ve insan kişiliğinden ayrılmaz nitelikteki
haklardır.
• Toplum öncesi olma: İnsan hakları doğuştan gelen haklar olduğu için toplum öncesi niteliktedir. Topluma ve onun
temsilcisi olan devlete karşı ileri sürülürler.
• Mutlaklık: Varlığı herhangi bir kayda-şarta bağlı tutulamaz, varlıkları inkar edilemez, geçersiz kılınamaz, kapsamı
daraltılamaz, pazarlık konusu yapılamaz, tüm insan haklarına saygı gösterilmesi gerekir.
• Vazgeçilmezlik: İnsan hakları, insan onurundan kaynaklanan bir kavram olarak vazgeçilmez niteliktedir. Uluslararası
ve ulusal metinlerde de bu husus vurgulanmaktadır.
• Birey hakkı olma: İnsan haklarının öznesi bireylerdir. Yani insan hakları da birey haklarıdır. Bazı düşünürlerce hak
ve hürriyetlerin öznesi ile kullanıcıları birbirine karıştırılmaktadır. Hak ve hürriyetlerin kullanıcıları bazen grup ya da
topluluklar olabilirken, hak ve hürriyetlerin öznesi her zaman bireydir.
• Temel nitelikte olma: İnsan hakları temel (esas-asıl) nitelikte haklardır. Fakat temel haklar nitelendirmesi, bazı
hakları diğerlerine göre önemsiz addettiği gerekçesiyle eleştirilmektedir. Bu sebeple tüm insan hakları birbirine bağlı
ve bölünmezdir ve hepsi temel değerdedir, denilebilir.
• Esas olarak devlete karşı ileri sürülebilir olma: İnsan hakları, devlete karşı ileri sürülebilir. Devletin insan hakları
İnsan Hakları Sınıflandırmaları
• İnsan hakları, pek çok şekilde sınıflara ayrılmıştır. Bu sınıflandırmalardan en yaygın olarak
kullanılanlar; devlete yüklenen edimin türüne göre, öznelerine göre, ortaya çıkış sıralarına göre ve
bağlayıcılıklarına göre yapılan sınıflandırmalardır.
• Devlete yüklenen edimin türüne göre haklar, pozitif haklar ve negatif haklar şeklinde ikiye
ayrılabilir. Pozitif haklar kısaca, devlet tarafından olumlu bir edimin gerçekleştirilmesi ile
kullanılabilen haklar olarak kabul edilirken; negatif haklar ise kullanılabilmeleri için devlete
karışmama borcu yükleyen yani devlet müdahalesi kabul etmeyen haklar olarak ifade edilebilir.
• Bir hakkın pozitif veya negatif karakter taşıması zamana ve/veya zemine göre de değişiklik
göstermektedir. Bu sebeple bu tür bir ayrımın hatalı bir ayrım olduğunu söylemek mümkündür.
• Kişisel ve siyasi hakların negatif karakterli, sosyal ve ekonomik hakların ise pozitif karakterli
olduğu iddia edilmektedir.
• Sendika, grev ve toplu sözleşme, ücretli tatil hakkı gibi bir kısım sosyal haklar devletin olumsuz
edimini gerektirirken; eğitim, sağlık, konut ve sosyal güvenlik hakları gibi bazı sosyal hakların
gerçekleştirilmesi için devletin pozitif yükümlülüğü mevcuttur.
• Eğitim ve öğretim hakkı gibi bazı sosyal haklar ise içeriklerinde hem olumlu, hem de olumsuz
edime ihtiyaç gösterirler. Çalışma hakkı da, içeriğinde hem pozitif, hem de negatif yükümlülükler
barındıran bir başka sosyal hak türüdür.
• Kullanıcılarına göre haklar, sübjektif (bireysel) haklar ve kolektif haklar olarak ikiye ayrılır.
Sübjektif haklar, bir kişi tarafından kullanılabilen haklar iken, kolektif haklar, bir kişinin tek başına
kullanamayacağı, ancak birden fazla kişinin veya bir topluluğun kullanabileceği haklar şeklinde ifade
edilebilir.
• Kişisel ve siyasal hakların bireysel nitelikte, sosyal hakların ise kolektif nitelikte olduğu yönündeki
bir genelleme gerçeği yansıtmamaktadır. Şöyle ki, sosyal hak türlerinden olan çalışma hakkı, adil ve
uygun işte çalışma şartlarına sahip olma hakkı, sosyal güvenlik hakkı, ailenin, annenin, çocukların ve
gençlerin korunması hakkı, yaşama standardı hakkı, sağlık standardı hakkı, eğitim hakkı, kültürel
yaşama katılma hakkı bireysel olarak kullanılabilen sosyal haklardandır.
• Siyasal hakların bir türü olan siyasi parti kurma hakkı ve kişisel hakların bir türü olan toplantı ve
gösteri yürüyüşü yapma hakkı ise tıpkı dernek ve sendika kurma hakları ve grev hakkı gibi kolektif
olarak kullanılabilen haklardandır.
• Bu sebeple sübjektif-kolektif haklar sınıflandırması içerisinde, sosyal hakları kolektif; kişisel ve
siyasal hakları bireysel haklar sınıfına istisnasız bir şekilde yerleştirmek mümkün görünmemektedir.
• Daha da önemlisi, bir hakkın öznesi ile hakkın kullanım biçimi her durumda aynı olmayabilir. Bir
hak kullanım biçimi itibariyle kolektif kullanıma konu olsa da hakkın öznesi her zaman bireydir. Bu
sebeple, hakları öznelerine göre sınıflandırmak hatalıdır. Çünkü tüm insan haklarının öznesi,
insandır.
• İnsan haklarını tarihsel olarak sınıflarına ayıran farklı birçok liste olmakla birlikte, burada insan
haklarının üç kuşak halinde incelenmesi tercih edilmiştir.
• Klasik haklar olarak da adlandırılan birinci kuşak haklar, 17. ve 18. yüzyıl düşünürlerince dile
getirilmiş, Amerikan ve Fransız Devrimleri ile büyük ölçüde uygulamaya geçirilmişlerdir. Yaşam,
özgürlük, güvenlik, mülkiyet gibi haklar birinci kuşak haklara örnektir.
• Birinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıktığına inanılan ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaygın
olarak anayasalarda yer edinen sosyal haklar ikinci kuşak haklar olarak ifade edilmiştir. Çalışma,
eğitim, sosyal güvenlik, sağlık hakları ikinci kuşak haklara örnektir.
• 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra insan haklarına, üçüncü dünya ülkelerinin istemlerini yansıtan
üçüncü bir kuşak eklenmiştir. Barış, gelişme, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama haklarını içeren
üçüncü kuşak haklar “dayanışma hakları” olarak da adlandırılmaktadır.
• Kişisel ve siyasal hakların birinci kuşak haklar şeklinde sayılmasına karşın, sosyal hakların ikinci
kuşak haklar olarak kabul edilmesi, sırf tarihsel bir olgunun, bir değer algısına dönüştürülmesi
şeklinde kullanılmıştır.
• Ayrıca, insan hakları bir bütün ve her biri bir diğerine bağımlı nitelikte olduğundan sosyal hak
mücadeleleri beraberinde siyasal hak mücadelelerini de doğurmuş ve bunların kazanımları eş
zamanlı olmuştur.
• Bağlayıcılıklarına göre haklar, normatif haklar ve program hükümler şeklinde sınıflandırılmıştır. Hakların
bağlayıcılıklarına göre yapılan bu sınıflandırmada bir nevi, hakkın devlete yüklediği yükümlülüğün
derecesi belirlenmeye çalışılmıştır.
• Normatif haklar, devlet tarafından yerine getirilmesi zorunlu olan haklar şeklinde kabul edilirken; program
hükümler, devlete yön gösterdiğine inanılan bağlayıcılığı sınırlı hükümler olarak kabul edilmiştir.
• Program hükümler, sübjektif hak doğurmayan, devlete somut bir konuda somut bir ödev ve yetki
vermeyen, daha çok anayasanın başka hükümlerinin yorumuna ışık tutan, varılması gereken hedefleri
gösteren hükümlerdir.
• Normatif haklar-program hükümler sınıflandırmasında, kişisel ve siyasal haklar normatif hükümler olarak
kabul edilirken, sosyal haklar genellikle program hükümler olarak yorumlanmış ve gerçekleştirilmeleri için
devlete düşen yükümlülükler bağlamında eleştirilmişlerdir.
• Anayasalarda program kural niteliğinde bir kategori yoktur. Tüm anayasa kuralları bağlayıcıdır.
• İnsan hakları bir bütündür ve hakları kendi içerisinde bölerek, bazılarını program hüküm kabul etmek,
insan hakları teorisiyle bağdaşmaz. Anayasanın kişisel hakları korumaya alıp, ötekileri mali yardım
gerektiriyor, zaten eldeki imkanlar oranında uygulamaya taşınacak diye bu korumanın dışında bırakması
düşünülemez. Nasıl haklar ve ödevler bir bütün içinde anayasal hukuki yapının kurallarını
oluşturuyorlarsa, siyasal iktidarlar da bu hukuki yapıda kendilerine gösterilen yolda fonksiyonlarını yerine
getirmekle sorumlu olurlar, bu tutum hukuk devleti anlayışının bir sonucudur.
İnsan Haklarının Birbirine Bağımlılığı ve Bölünmezliği İlkesi
• İnsan hakları alanında yapılan sınıflandırmaların günümüzde halen kullanılmakla birlikte, artık tutarlılıklarını
yitirdikleri de anlaşılmaktadır. Hakların negatif-pozitif haklar, kuşaklarına göre haklar, bağlayıcılıklarına
göre haklar vs. şeklinde sınıflandırılmasında bu sınıfların birbirlerine nüfuz ettikleri, bir sınıf içerisinde
sayılan bazı hakların aslında diğer sınıfa dahil olduğu, bazen bir hakkın her iki sınıf içerisinde sayılan
özellikleri de taşıdığı görülmektedir. Yine bir hakkın etkin olarak gerçekleştirilebilmesi için diğer sınıflarda
yer alan hakların da gerçekleştirilmesini gerektiren durumlar, yani hakların birbirine bağımlılığı ve
bölünmezliği durumu söz konusudur.
• İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ne göre korkudan ve yoksulluktan kurtulma özgürlüğünü kullanabilen özgür
insan ideali, kişisel ve siyasal haklarla birlikte ekonomik, sosyal ve kültürel hakların da kullanılabildiği
şartların yaratılması halinde gerçekleştirilebilecektir.
• 1993 Viyana Deklarasyonu, “Bütün insan hakları evrensel, bölünmez, birbirine bağlı ve birbiriyle ilişkilidir.
Uluslararası toplum, insan haklarına küresel düzeyde adil ve eşit bir biçimde muamele etmelidir, aynı
zeminde ve aynı vurgu ile…onların politik, ekonomik ve kültürel sistemlerine bakılmaksızın tüm insan
haklarını ve temel özgürlükleri teşvik etmek ve korumak devletlerin görevidir” ifadelerine yer vererek
hakların bölünemezliğini vurgulamıştır.
• İnsan haklarının sınıflara ayrılarak bunlar arasında bir önem sıralaması yapmak, eskimiş ve bugün için
tutarlılığını yitirmiş bir yöntemdir. İnsan hakları bir bütündür, birbirine bağımlıdır ve bölünemez. İnsan
haklarının bölünmezliği kuralına insan haklarının amaçlarına bakılarak da ulaşılabilir. İnsan haklarının en
genel amacı, insanın sırf insan olması sebebiyle onurlu ve saygın kabul edilmesi ve insan onurunun
korunması şeklinde ifade edilebilir.

You might also like