Professional Documents
Culture Documents
Sunu1
Sunu1
Sunu1
Tohumlar, hastalıklar için hem taşıma aracı hem de onların kurbanı olmaktadır. Tohumların hastalanmadan
patojenleri taşıyabildikleri ve hastalıklar dışında, örneğin böcek zararı gibi, diğer olumsuz faktörlerin etkisinde
kalabildikleri görülmektedir. Bu nedenle, tohumlarda zararlanma ve hastalık kavramları ayırt edilmesi
gereklidir. Zararlanma bir tohumun fiziksel, kimyasal ve hayvansal etkisi nedeniyle zarar görmesidir. Örneğin
yara oluşması, mekanik hasar ve böcek zararı bazı zararlanma tipleridir. Hastalık ise bir tohumun normal
yaşam fonksiyonlarını ve bünyesini olumsuz yönde etkileyen veya bozan faktördür. Hastalık uygun olmayan
ortam koşullarının doğrudan etkisi ile oluşabildiği gibi (fizyolojik kökenli) patojenler nedeni ile de meydana
gelebilir (biyotik kökenli).
Tohumlardaki mekanik zararların asıl kısmını hasat, harman, işleme (depodaki temizleme ve
taşıma sırasında) ve makine ile dikim sırasındaki işlemler oluşturmaktadır. Tohumlardaki mekanik
zararlar üç başlık altında farklı tipte karşımıza çıkmaktadır.
a) Hafif zararlar: Mikroskop ile görülür. Tohum kılıfında çatlamalar görülür. Bu çatlaklar, tohumları
mikroorganizmaların saldırısına karşı duyarlı hale getirir.
b) Ağır zararlar: Kolaylıkla görülür ve tohumun tamamında yada tohum kılıfında olan zararlıları
içerir.
c) Tohumun içindeki zararlar: Ancak tohum çimlendikten sonra görülebilir. Genellikle embriyoda
gözlenen zararları kapsar.
Böcekler tohumlarda önemli hasarlara neden olur. Tohumlardaki böcekleri, zarar yaptığı tohumda
bulunması ve tohumlarda bıraktığı zarar şekliyle tanımak mümkündür. Lygus cinsi içinde yer alan
böcek türlerinin havuç, kereviz, maydanoz ve yabani havuç bitkilerinde normal görünümlü ancak
embriyosu olmayan tohumların oluşmasına yol açtığı görülmüştür. Bu tohumlarda embriyo yerinde
bir boşluk bulunmakta ve endosperm ile tohum kılıfı zarar görmemiş halde bulunmaktadır. Adı geçen
tohumların çimlenemedikleri ifade edilmektedir. Lygus elisus ve Lygus hesperus adlı böcekler lima
fasulyesi ve börülce tohumlarında çukurlar oluşturmaktadır.
Başlangıçta böcek zararının tohum üzerindeki bir deliğin çevresinde ıslanmış alanlar halinde
görüldüğü ve tohum olgunlaştıkça genişleyen çukurların meydana geldiği belirtilmektedir. Bu
tohumların normal büyüklük alamadığı büzüştüğü görülmektedir. Çok sayıda böceğin olgunlaşmamış
tohumlardan beslenmek suretiyle tohumlara zarar verildiği görülmektedir. Bunların arasında depo
zararlısı türlerin daha çoğunluk olduğu bilinmektedir. Mısır tohumlarında Heliothis zeae, Bruchus
türleri (baklagil tohum böcekleri), Rhizorpertha dominica (ekin kambur biti) v.b böceklerin tohumların
embriyo kısmına zarar verdikleri görülmüştür.
•Tohumlardaki Genetik Kökenli Bozukluklar :
Bir konukçu bitkinin genetik yapısı tohumda bozulmalara neden olabilmektedir. Örneğin,
sarı renkte tohumları olan keten çeşitlerinde tohum kılıfında çatlakların görülmesi
yaygındır. Aynı tipdeki genetik bozukluğun bazı fasulye çeşitlerinin tohumlarında da
ortaya çıktığı belirtilmektedir. Biber, domates, ve patlıcan bitkilerinde tohum kılıfında
çatlakların görüldüğü ve bu çatlakların tohum kılıfı ile endosperm arasında bir oyuk
oluşturucak şekilde genişlediği açıklanmıştır. Arpa ve buğday bitkilerinde hatalı döllenme
sonucunda embriyosuz tohumlar meydana gelebilmektedirler. Tüm bu belirtiler tohumların
elde edildikleri bitkilerin genetik yapıları ile ilgilidir.
• Fizyolojik kökenli tohum hastalıkları :
Topraklarda mineral maddelerin yeterli düzeyde olmaması durumunda bitkilerin zayıf gelişme
gösterdikleri ve buna bağımlı olarak arzu edilemeyen nitelikte (büyüklükleri ve şekilleri farklı,
canlılıkları az v.b ) sahip olan tohumların meydana gelebildiği açıklanmaktadır. Azot seviyesi
düşük olan buna karşın yüksek düzeyde potasyum ve fosfor içeren topraklarda yetiştirilen
tahılların tohumlarında azot eksikliği nedeniyle “sarı dane” adı verilen belirti ortaya çıkmaktadır.
Bu durumda, buğday daneleri yarı şeffaf görünümde olmakta ve danelerin tamamında veya bazı
kısımlarında açık sarı renkte lekeler görülmektedir. Lekeli kısımlarında nişasta içeriği yüksek
düzeyde iken, protein miktarı azalmaktadır. Bu tohumların normal olarak çimlenemedikleri, buna
karşın Pazar değerlerini yitirdikleri belirtilmektedir. Potasyum eksikliğinin tohum verimin önemli
ölçüde azalmasına neden olabildiği ve tohum kalitesini de etkilediği açıklanmaktadır. Bazen
tohumların olgunlaşamamaları ve küçük oluşmaları söz konusu olmaktadır. Potasyum
noksanlığının bezelye tohumlarında sulu lekelerin görülmesine ve hıyar tohumlarında
incelendiğinde görülmüştür.Manganez eksikliği çoğunlukla bakla, bezelye ve fasulye gibi
bitkilerin tohumlarında zararlı olmaktadır. Özellikle bezelye tohumlarında daha yaygın olan sık
görülen bu noksanlık tohumun iç kısmında nekrozlara, tohum kılıfında ise çatlamalara, çökük
lekelere ve kahverengileşmeye neden olmaktadır. Bor eksikliği yerfıstığı tohumlarının iç
kısmında boşluk oluşmasında, renk değişimiyle çürüme görülmektedir. Yeterli düzeyde molibden
bulunmayan topraklarda üretilen fasulye tohumlarında oluşan bitkilerin yapraklarında damarlar
arasında benek, yanıklık gibi görüntüler görülmektedir. Kalsiyum eksikliği genel olarak yüksek
asit reaksiyonu gösteren topraklarda yaygındır. Kalsiyumun yetersiz miktarda olması bakla
bitkilerinin tohumlarında şekil bozukluğuna, canlılığın kaybolmasına ve siyahlaşmaya neden
olmaktadır.
Düşük veya yüksek sıcaklık tohumları olumsuz etkiledikleri bilinmektedir. Kuru tohumlar, düşük
sıcaklık derecelerinde (-190 °C) civarında zarar görmeden dayanabilmektedirler. Yaş tohumlar
ise genellikle 0 °C ‘nin biraz altındaki sıcaklık derecelerinde yaşamlarını yitirdikleri bilinmektedir.
Norveçde arpa, buğday ve yulaf tohumlarında don zararının etkisi yaygın olarak görülmektedir.
Don nedeni ile zararlanmış bu tohumlardan genellikle bodur, kökleri şişkin ve sürgünleri kıvrık
bitkiler görülmektedir.
Açık havada kurutulan tohumların yüksek sıcaklık derecelerindeki kuru sıcak hava
uygulamalarına daha dayanıklı oldukları gözlemlenmiştir. Örneğin ; arpa tohumları 64°C,
buğday ve çavdar tohumları 67°C ve bezelye tohumları ise 71 °C deki sıcak hava
uygulamalarında olumsuz yönde etkilenmemektedirler. Ancak, adı geçen tohumların suda
bırakılmaları veya ıslatılmaları durumunda 50°C civarındaki sıcaklık basamaklarında
yaşamlarını yitirebildikleri görülmüştür.
Tohumlara kimyasal maddelerin uygulanması çok yaygındır. Ancak, bazen kimyasal maddelerin
tohumlarda zarar meydana getirdikleri de göze çarpmaktadır.Tohumlara zararlı olan kimyasal
maddelerin en önemlileri bakırsülfat ve formaldehittir. Mekanik olarak zedelenmiş buğday
danelerine bakır, sülfat ile bir tohum uygulamasının yapılması bu tohumlardan oluşan bitkilerin kök
gelişimine olumsuz yönde etkide bulunmaktadır. Bakır sülfat ile yapılan bir tohum uygulamasında
depolamadan sonra kereviz tohumlarında çimlenme yeteneğin azaldığı görülmüştür. Formaldehit
uygulanan tohumlar kurutulduğu zaman bu kimyasal maddenin parafolmaldehit haline dönüştüğü
ve bunun tohumları tohum kılıfı yada perikarb kısmında kaldığı görülmüştür. Tohumlara civalı
bileşiklerin uygulanması halinde ise normal gelişme göstermeyen fideler görülmüştür. Tohumluk
amacı için bitkilere büyüme maddelerin uygulanması bazen tohumların çimlenme kapasitelerini
etkilemiştir.Örneğin, tohumluk amacı yetiştirilen bir pamuk ürününe 2,4 D uygulaması tohumlarda
düşük oranda çimlenmeye ve normal olmayan fidelerin oluşmasına neden olmaktadır.
•Patojenlerin Neden Oldukları Tohum Hastalıkları :
Daha öncede belirtildiği gibi, çoğu bitki patojeni olan yaklaşık olarak 2400 adet mikroorganizma
(virüs,bakteri,fungus) 383 adet bitki cinsinin tohumlarında hastalık meydana getirebilmektedir.
Virüslerin tohumlarda oluşturdukları belirtiler çok çeşitlidir. En fazla görülen belirtiler aşağıdaki
gibidir;
b)Tohumlarda çürüme:
Pamuk bitkilerinde Xanthomonas campestris pv. malvacearum adlı bakteri genç tohumlarda
çürümelere neden olmaktadır. Aynı bakteri olğunlaşmış pamuk tohumlarının yanlızca tohum kılıfı
kısmında yapışkan ve sümüksü karakterde olan bir yumuşama görülmektedir. Xanthomonas
campestris pv. campestris bakterisi karnabahar ve lahana tohumlarında embriyo kısmının
çürümesine neden olmuştur. Çimlenen tohumların kotiledon yaprakların siyah çürük lekeler
görülmektedir.
c)Tohumlarda renk değişimi:
Tohum kılıfında göze çarpan renk değişimleri genellikle fitopatojen bakterilerin oluşturmasıdır.
Örneğin fasulyelerde hastalık yapan pseudomonas syringae pv. phaseolicola ve Xhanthomonas
campestris pv. phaseoli adlı bakteriler bitkilerin baklalarında kahverengi görünümlü hafifçe içe
doğru çökük lekeler oluşturmaktadır.Bu lekeli alanlarda bakteri gelişmekte olan tohumlarda renk
değişimine sebep olmaktadır. Tohumda yama halinde sarı lekeler şeklinde belirti görülmektedir.
c)Tohumlarda çürüme:
Tohum kaynaklı fungusların büyük bir kısmı üretim alanında bitkiler üzerinde bulundukları dönemde
veya çimlenme sırasında tohumlarda çürümelere neden olmaktadır. Drechslera ve fusarium cinsine
ait çok sayıda fungus türünün tohumlarda çürüme oluşturdukları görülmüştür . Kabak ve yonca
bitkilerinde Mycosphaerella pinodes adlı fungus ve birçok kültür bitkisinde Botrytis cinerea adlı
fungus tohum çürüklüğüne yol açmaktadır. Örnek; fusarium cinsinslerine ait fungusun kabak veya
yoncada çürümelere neden olmaktadır.
d)Tohumlarda nekroz oluşumu:
Tohumlarda çürümelere neden olan fungusların büyük bir kısmı tohumların yüzeyinde nekrozlar meydana
getirmekte ve tohumların iç kısmında ki dokulara ulaşamamaktadır. Tohum kaynaklı fungusların çoğunun
genellikle tohumlardaki koruyucu tabakaların dışında bulunduğu belirtilmektedir. Leguminosae
familyasındaki bitkilerin tohumlarında Colletotrichum ve Ascochyta cinsleri içinde yer alan funguslar
genellikle göze çarpan nitelikte nekrotik lekekler görülmektedir.
Tohumlarda görülen renk değişimlerin bir diğer nedeni ise, patojen veya saprofit özellikteki fungusların
renk maddeleri oluşturmakla ilgilidir. Örneğin; soya fasulyesi tohumlarında Cercospora kikuchii adlı
fungusun mor lekeler oluşturmasıdır.
Aşağıdaki çizelgede tohum kaynaklı patojenlerin bazı tohumlardaki maksimum yaşam süreleri
gösterilmektedir;
Tohum patojenlerinin yaşam sürelerini ve enfeksiyon oluşturma yeteneklerini etkileyebilen bazı
faktörler aşağıda verilmektedir ;
a)Konukçunun genotipi
b)Patojenin tohumda bulunduğu yer
c)Depolama koşulları ve depolama süresi
a) Konukçunun tipi :
Tohum patojenlerinin yaşam süreleri bulundukları tohumların elde edildikleri konukçuların türüne
göre değişebilmektedir. Tohum kaynaklı patojenlerinin bazı bitkilerin tohumlarında uzun süre
yaşamlarını sürdürebilmesine karşın, diğer bir kısım tohumlarda kısa bir zaman süreci için
yaşama yeteneğinde olması bu durumu açıklamaktadır. Örneğin; Ascochyta pisi adlı fungus
bezelye tohumlarında 7 yıl süre ile yaşamını devam ettirebilirken, aynı fungusun bakla
tohumlarındaki yaşam süresi 9 yıldır. Aurebasidium lini, Botrytis cinerea ve Colletotrichum lini adlı
fungusların keten çeşitlerine ait değişik tohum lotlarındaki yaşam süresinin 16-69 ay arasında
değişebildiği bulunmuştur. Özellikle, tohumlarda çeşitlere bağımlı olarak göze çarpan anatomik ve
fizyolojik farklılıklar tohum kaynaklı fungusların yaşam sürelerini etkileyebilmektedir.
b) Patojenin tohumda bulunduğu yer :
Tohum patojenleri tohum dokularının üzerinde veya içinde bulunması onların yaşam sürelerini
değiştirebilmektedir. Tohum kaynaklı patojenler tohum alınacak bitkilerin dokuları tarafından ne kadar iyi
korunurlarsa, bu etmenlerin yaşam süreleri de o oranda artmaktadır. Mildiyö hastalığı etmenleri ve
virüsler gelişmekte olan tohumların üzerinde yer almakta ve tohumlar olgunlaştığı zaman bu patojenlerin
az bir kısmı yaşamlarını sürdürebilmektedir. Tohumların yüzey kısmında bulunan bakteriyel etmenler 2-3
yıl süre ile yaşamlarını devam ettirmektedirler. Bakterilerin salgıladığı eksudatların değişik ortam
koşullarında bir çok bakterinin yaşamını arttırdığı ifade edilmektedir. Örneğin, Xanthomonas campestris
pv. campestris adlı bakteri ve diğer bazı Xanthomonad’lar tarafından meydana getirilen xanthan adlı
metabolik ürün tohumların yüzeyindeki bakteriler için koruyucu bir tabaka oluşturmakta ve bu nedenle
patojenlerin yaşam süreleri uzamaktadır.
Tohum patojenleri tohumların iç kısımlarındaki dokularda bulundukları zaman, tohumların yüzey
kısmında yer alan patojenlerden daha uzun bir yaşam süresine sahip olmaktadırlar. Gerçekten,
patojenlerin tohumların perikarp veya tohum kabuğunda lokalize olmaları ya da endosperm veya
kotiledonlarda bulunmaları ile onların yaşam sürelerinin uzun oluşu arasında paralel bir ilişki
vardır. Ancak, yaşam süresinin belirlenmesinde patojenin tanımlanması ve tohumların depolandığı
ortamın koşulları önemli derecede etkili olmaktadır.
Embriyoda enfeksiyon oluşturan virüsler yaşamlarını uzun süre devam ettirebilmektedir. Genellikle,
virüslerin tohumların canlılıklarını korudukları süre boyunca enfeksiyöz olarak kaldıkları
belirtilmektedir. Ancak, bazı virüslerin tohumların yaşamlarını yitirmelerine rağmen etkinliklerini
devam ettirebildikleri saptanmıştır. Örneğin, fasulye adi mozaik virüsü fasulye tohumlarında 30 yıl
süre ile hastalık oluşturma yeteneğini kaybetmeden kalabilmektedir.
Tohum patojenlerinin yaşam süreleri tohum başına düşen inokulum miktarına ve patojenin
canlılığını sürdürdüğü propagülün tipine bağımlı olarak ta değişme gösterebilmektedir. Septoria
apii ve Septoria apii-graveolentis adlı fungusların yaşam süreleri azalmakta, buna karşın spor
halinde aynı tohumlarda yer aldıklarında ise artmaktadır.
c) Depolama koşulları ve depolama süresi :
Tohumların depolandıkları ortamın, sahip olduğu koşullar tohum patojenlerinin yaşam süresinin
uzunluğunu belirleyen önemli bir faktördür. Genelde tohumların düşük sıcak ve düşük nem değerleri
olan ortamlarda depolandıkları zaman canlılığını kaybetmeden uzun süre kalabilirler. Tohumlar için en
uygun depolama koşulların saptanmasında Formülünden yararlanılır.
Önerilen sıcaklık ve nem değerlerinin üzerindeki bir ortamda muhafaza edilen tohumlarda bazı
fizyolojik olaylarda farklılıklar ortaya çıkabilecek ve bu tohumların üzerinde veya içinde bulunan
patojenlerin yaşam süreleri değişebilecektir.
Genellikle serin ve kuru depo koşulları tohum patojenlerin yaşam sürelerini olumlu yönde etkilemektedir.
Tohumların saklandıkları ortamın sıcaklık ve nem değerlerindeki azalmalar patojenlerin yaşam sürelerini
arttırmaktadır.Cercospora kikuchii adlı fungusun yaşamını soya fasulyesi tohumları oransal nem düzeyi
%10,8 - 15,3 ve sıcaklığı 16°C - 28°C olan bir ortamda 10 ay süre ile depolandıkları zaman oransal nem
içeriği %6,3 ve sıcaklığı 8°C - 12°C olan bir depolama ortamına oranla daha hızlı kaybettiği görülmüştür.
Pamuk tohumlarının 21°C ve %8 oransal neme sahip bir ortamda depolanması sonucunda tohumların
hiçbirinde fungusların enfeksyonuna rastlanılmamıştır.
Pseudomonas syringae pv. phaselicola adlı bakteri ile bulaşık olan fasulye tohumları 10°C - 27°C sahip
ortamlarda 3 yıl süre ile depolandığı zaman yaşamını yitirmekte, ancak aynı tohumların kontrollü
koşullarda depo edilmesi halinde ise 6 yıl süre ile canlılığını devam ettirebilmektedir.
Tohumlarda bulunan fungal ve bakteriyel etmenlerde görüldüğü gibi, tohumların düşük sıcaklarda
depolanması virüslerin yaşam sürelerini olumlu yönde etkilemektedir. Yapılan bir araştırmada erik cücelik
virüsü’ nün 5°C’de 54 ay süre ile muhafaza edilen kiraz tohumlarında ise %68-73 oranında bir taşınma
değerine sahip olduğu görülmüştür.
Genel olarak, depolama süresi arttığı zaman tohumlardaki enfeksiyon düzeyi azalmaktadır. Ancak
patojenlerin yaşamlarını yitirdikleri tohum depolama süreleri patojenlere göre değişme göstermektedir.
Örneğin; Botrytis cinerea adlı fungus ayçiçeği tohumlarında 6 ay, Fusarium graminearum adlı fungus arpa
tohumlarında 20 ay, Kabatiella caulivora adlı fungus yonca tohumlarında 9 ay, Cercospora kikuchii adlı
fungus şeker pancarı tohumlarında 2 yıl ve Ascochyta pisi adlı fungus bezelye tohumlarında 7 yıl süreli
depolamadan sonra yaşamını yitirmektedir.
Patojenlerin tohumlardaki yaşam sürelerinin yalnızca tohumların depolama sürelerine bağımlı olmadığı
kuşkusuzdur. Bu sürelerin saptanmasında tohumların depolandıkları ortam koşulları, patojenin yapısı ve tipi,
patojenlerin tohumlarda bulunduğu yer vb. faktörler etkili olmaktadır. Bu nedenle, patojenlerin tohumlardaki
yaşam sürelerinin saptanmasına yönelik araştırmalarda denemelerin kontrollü depolama koşulların
yürütülmesi, hasat sırasında tohumların ve patojenlerin durumlarının dikkate alınması, güvenilir ve kesin
sonuç veren tanımlama yöntemlerinden yararlanılması, çimlenme yeteneğinin belirlenmesi gibi konulara
özen gösterilmektedir.
Son yıllarda tohumların yaşlandırılması ya da diğer bir deyişle depolarda belli süreler için muhafaza
edilmesi ile tohumların içerdikleri bazı patojenlerden arındırılması konusunda araştırmalar yapılmaktadır.
Burada tohum patojenlerin kontrolünde kültürel bir önlem yolunu ortaya koymaya amaçlamıştır. Ancak,
aynı patojen veya aynı tohum ile yürütülen çalışmaların bulguları arasında bazı uyuşmazlıkların olduğu
görülmüştür. Buna rağmen, özellikle bir kısım fungal etmenler ile bulaşık olan tohumlarda depolama
süresine bağlı olarak patojenden arındırma açısından olumlu sonuçlar elde edilmiş ve tohum
patojenlerinin etkilerinin azaltılması amacıyla kullanılmaya başlanılmıştır. Çizelge 4’de bu patojenlere,
konukçulara ve depolama sürelerine ilişkin bilgiler verilmektedir.
KAYNAK :
Prof. Dr. Semih ERKAN ,Tohum Patolojisi Kitabı, Bornova – İzmir, 1998
BENİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM..
handesnn001@gmail.com