Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 9

FRANSIZ DEVRİMİ NAPOLEON DÖNEMİ (1799-

1814)

XI. HAFTA
Darbeyle, Konsüllük Yönetimi kurulmuş oldu. Yönetim, üç
Konsül’ün elindeydi ve Napoleon “Birinci Konsül” sıfatını taşıyordu. Yeni
anayasayla parlamento güçsüzleştirildi. Fransa’daki on yıllık kargaşa
dönemi Napoleon’la simgeleşen otoriter bir yapıyla aşılmaya çalışılacaktı.
Napoleon, barış sözü vermişti ve bunu gerçekleştirdi. Şubat 1801’de
Lunéville’de Avusturya’yla Campo Formio Barışı yenilendi. Mart 1802’de
de İngiltere’yle Amiens Barışı yapıldı. İngiltere; Malta ve Elbe gibi
toprakları kaybederek ağır şartlara razı oldu.
Napoleon içeride hızlı bir değişim gerçekleştirdi. Ülke dışına
kaçanların dönüşüne izin verildi. Yönetim aygıtında değişik sosyal
sınıfların temsili sağlandı. Napoleon Katolik Kilisesi ile de uzlaşma
yolunu seçti. 1801’de Vatikan’la bir anlaşma (“concordat”) imzalandı.
Papa, yeni rejimi tanıyarak kilise toprakları üzerinde hak iddia etmekten
vazgeçti. Karşılığında ruhban maaşa bağlandı ve Hıristiyanlık karşıtı
hükümet politikalarından vazgeçildi. Önemli yasalar çıkarılarak hukuk,
maliye ve idari örgütlenme alanında yeni düzenlemeler yapıldı.
Napoleon bu dönemde Fransız halkı arasındaki desteğini hızla
arttırdı. Bunu gücünü daha da arttırmak için kullandı. 1802’de yapılan bir
plebisitle, ömür-boyu Konsül olarak seçildi. 1804’te hazırlanan ve halk
oylamasıyla benimsenen yeni bir anayasayla da, rejimin imparatorluğa
dönüşmesine ve Bonaparte’ın I. Napoleon ismiyle “Fransızların
İmparatoru” unvanını almasına karar verildi. Böylece, 1789 Devrimi’nden
ancak 15 yıl sonra Fransa’daki rejim, Devrim’in getirdiği kurum ve
kavramların bir kısmını korumakla birlikte, eskiye dönüş yolunda önemli
adım atmış oldu. Fakat bütün Avrupa monarşileri için Fransa ve devrim
hala çok korkutucuydu.
İngiltere, 1802 Amiens Barışı’na göre Fransa’ya bırakacağı Malta’yı boşaltmak
istemeyişini Bonaparte’ın protesto etmesi üzerine, Mayıs 1803’te Fransa’ya savaş açtı.
İngiltere’ye Avusturya ve Rusya’nın da katılımıyla Üçüncü Koalisyon kurulmuş
oluyordu. Ancak üyelerinin kendi aralarındaki anlaşmazlıklar koalisyonu
zayıflatmaktaydı. Napoleon’un İngiltere’yi istila projesi Amiral Nelson komutasındaki
İngiliz donanmasının Ekim 1805’de Trafalgar’da Fransız donanmasını yok etmesiyle
suya düştü. Fakat Napoleon kara savaşlarında büyük başarılar kazandı. 2 Aralık
1805’de Austerlitz’de Avusturya ve Rusya orduları ezildi ve Avusturya savaştan çekildi.
Öte yandan ise, Üçüncü Koalisyon’a katılmayan Prusya Austerlitz’deki Avusturya
yenilgisi üzerine Fransa’ya savaş ilan etti. Fakat Ekim 1806’da Prusya ordusu Jena
Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğradı. Rusya da barış istemek zorunda kaldı. Böylece
Üçüncü Koalisyon dağılmış oldu. Temmuz 1807’de yapılan Tilsit Barışı’yla Fransa
büyük bir zafer kazandı.
Napoleon İngiltere’ye karşı stratejisini değiştirme kararı aldı ve İngiltere’yi iktisadi
bir savaşla çökertmeye karar verdi. “Kıtasal Sistem” adı verilen bu ambargoyla, Avrupa’da
kendisine bağlı topraklara İngiliz mallarının girmesini yasakladı. Rusya ve Prusya’ya da bu
ambargoya katıldı. Fakat bir süre sonra ambargo Avrupa ekonomilerine zarar vermeye
başlayınca tepkiler arttı. Nitekim Fransa’yla Rusya arasında Tilsit’te oluşturulmuş bulunan
ortak cephe, bir yıldan az bir sürenin sonunda (Eylül 1808’de) Erfurt’ta bozulmaya
başlamaktaydı. Bu durumdan yararlanan Avusturya, Nisan 1809’da Fransa’ya yeniden savaş
açtı: Ancak Temmuz’daki Wagram Savaşı’nı Napoleon kazandı. Bunun üzerine, Avusturya
Ekim’de yeniden barışa yanaştı. Böylece Napoleon, Balkanlar bölgesinde Avusturya’dan
aldığı toprakları kendisine bağlamış oluyordu. Napoleon’un gerek Balkanlar bölgesindeki
kazançları, gerek yine kendisine bağlı bir Polonya toprağı (Varşova Büyük Dükalığı)
yaratmış olması, her iki gelişmeden de rahatsızlık duyan Rusya’yla arasını biraz daha açtı.
Bu gelişmeler, Fransa’yı Rusya’yla kaçınılmaz olarak bir savaşa sürükleyecektir.
1809’da Kont Metternich Avusturya Dışişleri Bakanlığı’na getirildi.
Metternich’e göre Avusturya için asıl tehlike Fransa değil Rusya idi. Buna göre,
Avusturya Fransa ile ilişkilerini düzeltmeliydi. Metternich, İmparator
Napoleon ile Habsburglar arsında bir akrabalık bağı kurulmasını yararlı gördü.
Böylece Napoleon ile prenses Josephine evlendirildi. Napoleon temelde
aristokrasiye ve değerlerine karşı olan bir devrime bu şekilde de ihanet etmiş
oldu. Önceleri meşruiyetini tüm sosyal sınıflara dayandıran Napoleon, gittikçe
bu özelliğinden uzaklaşmaya başladı. Dışarıda da Napoleon’a tepki
artmaktaydı. Napoleon’un Fransız devriminin ilkelerini sömürerek Fransız
egemenliğini Avrupa’ya yaydığı düşünülüyor, Fransız Devrimi’min getirdiği
milliyetçi ve liberal değerler Fransız karşıtlığını özelikle Alman milliyetçiliği
şeklinde büyütüyordu.
Bu konjonktürde Rusya, Aralık 1810’da Kıta Sistemi’nden çekilmiş ve İngiliz-Rus ticari
ilişkileri yeniden başlamıştı. Bunun üzerine Napoleon büyük Rusya seferine çıktı. Fransız
orduları başta büyük başarılar kazansalar da Rusya coğrafyası ve iklimi Fransız birliklerini çok
olumsuz etkiledi. Napoleon kesin sonuç alamadan perişan durumdaki ordusunu geri
döndürmek zorunda kaldı. Bu başarısızlık, Napoleon karşıtı güçleri harekete geçirdi.
Napoleon’un ordusunu izleyen Rus kuvvetlerine Prusya ve Avusturya da katıldı. Ekim 1813’te
Leipzig’deki “Milletler Savaşı”nda Napoleon ağır yenilgiye uğradı. Müttefikler, Fransız
kuvvetlerini anavatanlarına sürdüler. İngiltere’nin çabalarıyla, 9 Mart 1814’te bu ülke ile
Avusturya, Rusya ve Prusya arasında Chaumont Antlaşması imzalandı. Buna göre, aralarında
20 yıllık bir “Dörtlü İttifak” oluşuyordu. Üzerinde anlaşmaya varacakları barış şartlarını
Fransa’ya kabul ettirmek için, gerektiğinde her biri 150 bin kişilik ordu verecekti. Böylece,
1792’den bu yana ilk defa sağlam bir koalisyon oluşmaktaydı. Gerçekten de, üç hafta sonra
Müttefikler Paris’e girdiler. Bunun üzerine, Napoleon 4 Nisan’da tahttan çekildi. Daha sonra
da Elbe Adası’na sürgüne gönderildi.
Fransa, artık barış istiyordu. Ülkedeki bazı çevreler yeniden cumhuriyet
kurulmasını, bazıları Napoleon’un küçük yaştaki oğlunun İmparator olmasını,
bazıları meşruti (anayasalı) monarşiye geçilmesini, hatta bazıları ise “Eski
Rejim”e dönülmesini istiyorlardı. Bu ortamda, Fransa Dışişleri Bakanı Talleyrand,
“meşru Kral”ın XVI. Louis’nin kardeşi XVIII. Louis olduğunu savunarak, onun en
birleştirici kişi olabileceğini kabul ettirdi. Müttefikler, Fransa’ya kabul
ettirecekleri barış şartlarına ancak bir Bourbon Kralı’nın sadık kalacağına ve
yeniden toprak kazanmaya kalkışmayacağına inanıyorlardı. Müttefiklerin de
istediği biçimde, Fransa’nın başına yeniden Bourbonların dönmüş olması barışı
kolaylaştırdı. Müttefikler, Fransa’yla 30 Mayıs 1814’te Birinci Paris Antlaşması’nı
imzaladılar. Buna göre, Fransa 1792’deki sınırlarına dönüyordu. Sonuçta, Fransa
ağır biçimde cezalandırılmadı hatta tazminat bile istenmedi.

You might also like