Professional Documents
Culture Documents
1-Ekstraksiyonda Yeni Teknoloji Uygulamaları
1-Ekstraksiyonda Yeni Teknoloji Uygulamaları
YENİ TEKNOLOJİ
UYGULAMALARI
6
1. TEK FAKTÖRLÜ DENEY
* p <0.05, anlamlı.
** p <0.01, oldukça anlamlı.
*** p <0,001, son derece anlamlı.
Bağımsız değişkenler B ve C ile ikinci dereceden değişkenler A 2 ve C2'nin son derece anlamlı etkilere sahip olduğunu, BC
etkileşim değişkeninin oldukça anlamlı bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymuştur ve ikinci dereceden B 2 değişkeni anlamlı
bir etkiye sahiptir. R2 için 0.9786 değeri, gerçek deneysel sonuçların en az %95'inin modelle eşleştiğini ve R 2 adjust için
0.9511 değeri, gerçek deneysel sonuçların ve tahmin edilen değerlerin yüksek bir korelasyona sahip olduğunu göstermiştir.
Varyasyon katsayısında (C.V.) elde edilen 2,57 değeri, yüksek hassasiyet ve güvenilirliği ifade etmektedir.
2.2. Model yeterliliğini araştırmak
Tahmin edilen değerlere karşı çizilen grafiğini (Şekil 2a), normal olasılık
grafiğini (Şekil 2b) ve deneysel çalışma sonuçlarının grafiğini (Şekil 2c)
SFME ve HD kullanılarak ekstrakte edilen uçucu yağların verimleri ve karşılık gelen uçucu bileşenleri Tablo 4'te
gösterilmektedir. C. camphora uçucu yağlarının GC-MS analizi, SFME ile 16 ve HD ile 18 bileşiğin saptanmasıyla
sonuçlanmıştır
Yüksek
Toplam fenolik Antioksidan performanslı sıvı
içerik (TPC) kapasite kromatografisi
(HPLC)
Taramalı elektron
mikroskobu İstatistiksel analiz
(SEM)
SONUÇLAR VE TARTIŞMA
25
1. NUMUNE PARTİKÜL BOYUTUNUN TOPLAM FENOLİK İÇERİK
(TPC) VE ANTİOKSİDAN KAPASİTESİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
DPPH (2,2-difenil-1-pikrilhidrazil) ve CUPRAC (bakır(II) iyonu indirgeme antioksidan kapasite) ile ölçülen TPC ve
antioksidan kapasite üzerine farklı parametrelerin etkisi Tablo1’de görülmektedir. Numunenin partikül boyutu, MAE sırasında
TPC ve antioksidan kapasitesi üzerinde önemli bir etkiye sahipti (p<0.05). Spesifik olarak, partikül boyutu 4.75'ten 1.75 mm'ye
düştükçe, TPC ve CUPRAC değerleri arttı (sırasıyla 4.90‘dan 6.35mg GAE/g'ye ve 6.67‘den 8.52 mg TE/g'ye). En düşük
DPPH değerleri 4,75 mm'lik partikül boyutundan elde edilen ekstrelerde belirlenirken, 3,35 ve 1,75mm'lik partikül boyutları
arasında anlamlı bir fark görülmedi.
Öğütme yoluyla partikül boyutundaki azalma, hücre duvarlarının daha fazla tahrip olmasını kolaylaştırarak, iç kütle aktarımı
sınırlamalarının azalmasına ve çözücünün hücre duvarlarında veya sitoplazmada bulunan bitki metabolitlerine daha kolay
erişmesine neden olur. Dahası, partikül boyutu küçüldükçe solvent ile temas halinde olan yüzey alanı artar ve solventin dokuya
daha fazla nüfuz etmesine bağlı olarak katı materyalden sıvıya daha fazla kütle transferi ile sonuçlanır. Bu gözlemlerin sonucu
olarak, deneyler için 1.75 mm'lik bir partikül boyutu seçildi.
X1 (mm) TPC (mg GAE/g) DPPH (mg TE/g) CUPRAC (mg TE/g)
X3 (W) TPC (mg GAE/g) DPPH (mg TE/g) CUPRAC (mg TE/g)
200 5.73 5.11 7.80
300 5.08 4.15 7.09
400 6.72 5.54 10.04
500 7.89 6.56 11.89
600 10.87 5.27 15.82
MAE sırasındaki ekstraksiyon süresi, örneklerden biyoaktif bileşiklerin geri kazanımını etkileyen önemli bir
parametredir. Ekstraksiyon süresinin TPC değerleri ve antioksidan kapasite üzerinde önemli bir etkisi vardı
(p<0.05). Ekstraksiyon süresi 2.5'ten 15 dakikaya çıktıkça TPC değerleri ve antioksidan kapasitesi artarken,
17.5 dakikalık bir ekstraksiyon süresi bağımlı değişkenlerin azalmasına neden oldu. Bu sonuç, bazı fenolik
bileşiklerin ve antioksidanların yüksek sıcaklıklar nedeniyle bozunmasından kaynaklanabilir.
Numuneler mikrodalga enerjisine ne kadar çok maruz kalırsa, hücre duvarlarında o kadar büyük bozulma
meydana gelir ve bu da numunenin içinden çözücüye kütle transferiyle sonuçlanır. Bununla birlikte, daha uzun
ekstraksiyon süreleri, bazı biyoaktif bileşiklerin yüksek sıcaklıklara maruz kalmaları nedeniyle bozunmasına
neden olabilir. Bu gözlemlerin sonucu olarak, deneyler için 15 dakika süre seçildi.
X4 (min) TPC (mg GAE/g) DPPH (mg TE/g) CUPRAC (mg TE/g)
2.5 4.83 4.36 6.50
5 6.75 5.13 9.41
10 8.95 5.76 12.33
15 11.23 7.19 15.43
17.5 9.66 5.64 12.90
5 . MAE'NİN KAFEİK VE KLOROJENİK ASİTLERİN GERİ
KAZANILMASINA ETKİSİ
Bu çalışmada, test edilen altı fenolik bileşik (kafeik asit, klorojenik asit, gallik asit, rutin, kersetin ve
apigenin) arasında, kafeik asit ve klorojenik asit tüm numunelerde tanımlanmıştır. Bu nedenle, bu
fenolik asitlerle ilgili sonuçlar sunulmuştur.
Optimal MAE'de elde edilen ekstraktlar HWE (45°C'lik ekstraksiyon sıcaklığı ve 5 saatlik ekstraksiyon
süresi) ve bir OSE (%40 (v/v) etanol, 90°C ekstraksiyon sıcaklığı ve 1 saat ekstraksiyon süresi) ile elde
edilenlerle karşılaştırılmıştır.
Ekstraksiyon yöntemi, TPC'yi, antioksidan kapasitesini ve kafeik asidi önemli ölçüde etkilemiştir.
Klorojenik asidin geri kazanımı üzerinde hiçbir etkisi yoktur. MAE’da HWE'den elde edilenlere (11.29
mg GAE/g) benzer; OSE'den elde edilenlerden daha yüksek (3.68 mg GAE/g) TPC değerlerine (11.23 mg
GAE/g) elde edilmiştir.
HWE, MAE'ye kıyasla sırasıyla %23 ve %26 daha yüksek DPPH ve CUPRAC değerlerine sahip
ekstraktlarla sonuçlanırken, OSE en düşük antioksidan kapasitesine sahiptir.
6. FARKLI EKSTRAKSİYON YÖNTEMLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Ekstraksiyon sonrası yüzeydeki morfolojik değişiklikleri gözlemlemek için SEM kullanılmıştır. SEM analizinden önce numuneler
60°C'de kurutuldu. Kurutma sıcaklığının numunelerin morfolojisi üzerindeki etkisini gözlemlemek için iki kontrol
kullanıldı. Şekil-5B ve C'de görüldüğü gibi, kurutma sıcaklığının dondurularak kurutulmuş mantarların morfolojisi üzerinde hiçbir
etkisi yoktur. SEM'den elde edilen görüntüler, tüm ekstraksiyon yöntemlerinin mantar örneklerinin farklı ölçüde deformasyonuna
neden olduğunu göstermiştir (Şekil-5D – F). MAE tekniğinde, bazı boşluklar gözlemlendmiştir (Şekil-5E). Bu, örneklerin iç
kısmını ısıtan mikrodalgaların hücre duvarının bozulmasına neden olabilecek hücrelerin içindeki basınç artışına neden olmasından
kaynaklanıyor olabilir.
B: Ekstraksiyonsuz dondurularak
kurutulmuş (kontrol 1)
C: 60°C'de fırınlanıp ekstraksiyonsuz
dondurularak kurutulmuş (kontrol 2)
D: OSE
E: MAE
F: HWE
SONUÇ;
Farklı MAE parametrelerinin Şiitake mantar ekstraktlarının TPC, DPPH, CUPRAC, klorojenik asit ve kafeik
asit üzerindeki doğrusal etkileri araştırılmıştır. Daha yüksek bir mikrodalga gücünde (500 ve 600W) klorojenik
asit, numunelerdeki sıcaklık artışı nedeniyle kafeik aside ayrışmıştır. Bu klorojenik asidin termal olarak
kararsız bir bileşik olduğunun kanıtıdır.
Şiitake mantarlarından polifenollerin ve antioksidanların geri kazanımı üzerindeki farklı MAE parametreleri
arasındaki etkileşimi araştırmak için sadece doğrusal değil, aynı zamanda etkileşimi ve ikinci dereceden
etkileri araştırmak için RSM kullanılarak gelecekte çalışmalar yapılmalıdır. RSM tasarımına dahil edilmesi
önerilen parametreler numunenin partikül boyutu, mikrodalga gücü ve ekstraksiyon süresidir.
Bu çalışmada incelenen bağımsız değişkenlerin (TPC, DPPH, CUPRAC, kafeik asit ve klorojenik asit) farklı
şekilde etkilendiği göz önüne alındığında, arzu edilen seçeneğin gelecekteki RSM çalışmalarında kullanılması
önerilmektedir.
İncelenen üç farklı yöntem arasında, MAE'nin polifenoller ve antioksidanlar açısından zenginleştirilmiş sulu
mantar özlerinin hazırlanmasında etkili bir ekstraksiyon tekniği olduğu kanıtlanmıştır.
MALZEMELER VE YÖNTEMLER
Çiğ (raw) materyal: Taze yılan balığı balığı (M.albus), Mart 2017'de Kuantan, Malezya'daki yerel
pazardan satın alınmıştır.
Örnek hazırlama: Balık filetoların kemiklerden uygun şekilde ayrıldı ve 15 saat boyunca 70°C'de
fırında kurutuldu. Kurutulmuş filetolar ince toz halinde öğütüldü ve plastik bir elek ile elendi. Toz
halindeki numune tartıldı ve -4°C'de karanlık bir kapta saklandı.
Mikrodalga destekli ekstraksiyon işlemi: Ekstraksiyon işlemi için Milestone ATC-FO 300
mikrodalga sistemi kullanıldı. 600 W ve sıcaklık 50°C’de 10, 20, 30, 40 ve 50 dakikalık farklı
ekstraksiyon süresinin etkileri incelendi. Daha sonra 50, 60, 70, 80 ve 90°C'lik farklı sıcaklıkların ve
600, 700, 800, 900 ve 1000 W'deki farklı mikrodalga güçlerinin etkileri incelendi. Ekstraksiyon, etanol
çözücü sistemi ile kapalı bir kapta gerçekleştirildi. Ekstraktaki fazla çözücüyü çıkarmak ve konsantre
özü elde etmek için süzüldü ve buharlaştırıldı. Elde edilen ekstraktın kütlesi ölçüldü ve analiz için -
4°C'de bir buzdolabında saklandı.
Serbest yağ asidi içeriği ve asit değerinin belirlenmesi
Kimyasal bileşimin belirlenmesi
Fourier dönüşümü kızılötesi spektrometri analizi
SONUÇLAR VE TARTIŞMA
37
1. MİKRODALGA IŞINLAMA SÜRESİNİN YILAN BALIĞI
EKSTRAKTININ GERİ KAZANIMI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Farklı mikrodalga ekstraksiyon süresindeki artışın (10, 20 ve 30 dakika), verim miktarında artışa yol
açtığı ve 30 dakikadan sonra verimin azaldığı gözlemlenmiştir.
Verimdeki artış, çözücünün numune matrisine nüfuz etme gücündeki artıştan kaynaklandığı
düşünülmüştür. Işınlama süresi uzadığında, ekstraksiyon verimindeki azalma, numunedeki etkili kimyasal
bileşenlerin aşırı ısınma sonucu termal bozunmasının bir sonucu olabileceği düşünülmüştür.
30.dakikada elde edilen verim (%15.04) en yüksek seviyedeydi, ancak 40. dakikadaki verim de önemli
ölçüde yüksekti (%12.1), ardından 20 dakika (%10.39), 50 dakika (%10.11) ve 10. dakikada (%4.8).
2. MİKRODALGA SICAKLIĞININ YILAN BALIĞI
EKSTRAKTININ GERİ KAZANILMASINA ETKİSİ
Sıcaklık, ekstraksiyon verimindeki artışa katkıda bulunan önemli bir faktör olduğu için MAE
tekniğinde en çok araştırılan parametrelerden biridir. Farklı mikrodalga sıcaklıklarında elde edilen
ekstraktın verimi Şekil-2’de gösterilmektedir. Görüldüğü gibi, 50, 60, 70, 80 ve 90°C sıcaklıkta verim
yüzdesi sırasıyla %12.48, 15.15, 9.86, 7.43 ve 6.04’dür. Bu, en yüksek verimin 60°C (%15.15),
ardından 50°C (%12.48) sıcaklıkta, en düşük verimin ise 90°C (%6.04) sıcaklıkta elde edildiğini
göstermektedir.
3. MİKRODALGA GÜCÜNÜN YILAN BALIĞI EKSTRESİNİN
GERİ KAZANIMI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Optimum ekstraksiyon süresi ve mikrodalga sıcaklığı, Şekil-3’te gösterildiği gibi ekstraktın
verimi üzerindeki mikrodalga gücünün etkisini incelemek için kullanılmıştır. Ekstraksiyon
veriminin %12.59 ile %16.13 arasında değiştiği açıkça görülmektedir. Mikrodalga gücünde
600'den 800 W'a bir artış, yüzde verimde bir artışa neden olmuştur. Daha sonra mikrodalga
gücü 800 W'ın üzerine çıktığı için verimde bir düşüş olmuştur. Böylece geri kazanım verimi şu
sırayla azalır: 800 W> 700 W> 600 W> 900 W> 1000 W olarak gözlemlenebilir.
4 . SERBEST YAĞ ASİDİ İÇERİĞİ VE ASİT DEĞERİ
Standart yılan balığı ekstrakt kalitesini belirlemek için serbest yağ asitleri (SYA) ve asit değeri
kullanılmaktadır. SYA ve asit değerleri içeriği 800 W’ta en yüksek bulunmuştur. %16.13 optimum
verimde SYA ve asit değeri sırasıyla 1.35 ve 2.69 mg KOH/g olmuştur. Bununla birlikte, SYA
ve asit değerinin 7–8 mg KOH/g kabul edilebilir sınırı aşmadığını bildirmiştir. Bu, biyolojik
dokulardan veya mikroorganizmalardan enzim ve bakteri aktivitesinin düşük olduğunu veya hiç
olmadığını, ancak ekstraktın kalitesini ve protein değerini düşürebileceğini göstermektedir. Bu
nedenle, ekstraktın kaliteli ve tüketim için güvenli olduğunu kanıtlamaktadır.
5. EKSTRAKTIN KİMYASAL BİLEŞİMİ
GC-MS analizi kullanılarak yılan balığı ekstraktındaki yağ asidi bileşimi Tablo-1’de gösterilmektedir.
Tespit edilen yağ asidi metil esterlerinin kromatogram ile (Şekil-4) en iyi 39,998-55,049 dk aralığı içinde olduğu
bulunmuştur. Yağ asidi metil esterleri (FAME) sonucu, yağ asitlerinin %33.33'ünün doymuş yağ asidi (SFA),
%55.56'sının çoklu doymamış yağ asidi (PUFA) ve %11.11’inin tekli doymamış yağ asidi (MUFA) olduğunu
göstermektedir.
Baskın yağ asidi miristik asittir ve aroşidonik asitin her biri %22.22 oranında bulunurken; oleik asit, palmitik
asit, linolenik asit, eikosapentaenoik asit (EPA) ve dokosaheksaenoik asit (DHA) %11.11 oranında
bulunmuştur. Bu çalışmada tanımlanan yağ asitleri diğer çalışmalarla benzerlik göstermiştir. Bununla birlikte,
tanımlanan hem EPA hem de DHA, kardiyovasküler sistemin sağlık fonksiyonunun sürdürülmesi, entelektüel
gelişim ve büyüme için her insan tarafından ihtiyaç duyulan çok önemli besinlerdir.
48
1 . TOHUM KARAKTERİZASYONU
S. Macrophylla tohumlarının nem ve kül içeriği ve fiziksel görünümü
belirlenmiştir. S. macrophylla meyve kabuğu tohumları kahverengi oval
şekildeydi. Her bir bakla 0.2±0.1 g ağırlığındayken, her bir tohum 0.5 ± 0.1 g
ağırlığındaydı. Tohumların nem içeriği %6,1 ± 0,2 olarak belirlendi. S.
macrophylla tohumunun kül içeriği %10.9 ± 0.1 olarak belirlendi. S.
macrophylla tohumlarının karbon, hidrojen, nitrojen, kükürt ve oksijen yüzdesi
içeriklerinin sırasıyla 48.14, 6.40, 0.28, 0.03 ve 45.15 olduğu belirlendi.
2. MWP PARAMETRİK ANALİZİ
Şekil-3a, 3 dakikalık ışınlama süresiyle değişen ışınlama güçlerinde üretilen 15 g mikrodalgada
önceden işlenmiş S. Macrophylla tohumlarından biyo-yağ verimini göstermektedir. Biyo-yağ verimi,
270 W ışınlama gücünde (%42.4) en yüksektir. Deney tasarımında, 270 W ışınlama gücünü merkez
değeri (seviye 0) olarak kullanılmıştır.
• Sabit ve değişken ışınlama süreleri olarak 270 W ışınlama gücünde, biyo-yağ verimi %43,5 verimle
6 dakikada en yüksek değerdedir. Deney tasarımında, 6 dakika ışınlama süresinin merkez değeri
(seviye 0) olarak kullanılmıştır.
3. MWP'YE TABİ TUTULAN TOHUMLARIN YÜZDE BİYO-YAĞ VERİMİ
Tablo-2’de görüldüğü gibi, ağırlıkça %46 ile en yüksek biyo-yağ verimi, 8 dakikalık ışınlama
süresinde ve 270 W ışınlama gücünde elde edilmiştir; en düşük verim, ağırlıkça %39 ile 5 dakikalık
ışınlama süresi ve 180 W ışınlama gücünde elde edilmiştir. Bu, ön işlem sırasında ışınlama süresindeki
ve ışınlama gücündeki küçük bir artışın daha yüksek biyo-yağ verimi ile sonuçlanacağı anlamına
gelmektedir.
4. MWP'YE TABİ OLARAK BİYO-YAĞ VERİMİNİN MODEL UYUMU
Yanıt yüzey metodolojisinin CCD'si MWP değişkenlerinden etkilenen S. Macrophylla tohumlarından biyo-yağ verimi yüzdesini tahmin
etmede en iyi uyumu ortaya koymuştur. Biyo-yağ verimi yüzdesi için modelin ANOVA sonucu Tablo-3’te gösterilmektedir.
0.0001 model p-değeri, mikrodalgada önceden işlenmiş S. macrophylla tohumlarının biyo-yağ verimini tahmin etmede yüksek doğruluk
sağlayan oldukça önemli ikinci dereceden bir modeli gösterir. 0.0001 model p değeri, gürültüden kaynaklanan hatanın yalnızca %0,01
olduğu anlamına gelir. 0.35'lik uyum eksikliği F-değeri, uyum eksikliğinin saf hataya göre önemli olmadığını ve bu kadar büyük uyum
eksikliğinin gürültü nedeniyle ortaya çıkma ihtimalinin %79.1 olduğu anlamına gelir. Uyum eksikliğinin önemli olmadığını ve modelin
uygun olduğunu gösterir.
R2; 0.96 değeri biyo-yağ verimi için regresyon modelinin tatmin edici ve gerçek veri ile tahmin edilen değerler arasındaki korelasyonun
yüksek derecede sergilediğin anlamına gelir. Ayrıca, üretilen modelin verilerin değişkenliğini açıklayabileceğine dair %96 kesinlik
olduğunu gösterir. Ayarlanmış belirleme katsayısı (Adj. R2) 0,93 değeri de yüksektir ve bu üretilen modelin gerçek ve deneysel değerlerin
korelasyonunu sunmada uygunluğunu destekleyebilir. %1,15'lik varyans katsayısı yüzdesi, modelin deneysel değerleri uydurmak için
yüksek hassasiyet ve güvenilirliğe sahip olduğunu gösteren verilerin yeterliliğini temsil edecek kadar düşüktü.
4. MWP'YE TABİ OLARAK BİYO-YAĞ VERİMİNİN MODEL UYUMU
Biyo-yağ veriminin tahmin edilen değerleri, oluşturulan ikinci dereceden denklem kullanılarak belirlenebilir. Bu
denklem aynı zamanda terimlerin biyo-yağ verimini nasıl etkilediğini de gösterebilmektedir. B teriminden
(ışınlama gücü) farklı olarak, terim A (ışınlama süresi) önemli bulundu ve negatif bir sayısal katsayıya sahip, bu
da tek başına alındığında ışınlama süresinin artmasının verimde bir azalmaya neden olabileceği anlamına
gelmekte, ancak karesi (A2) başka türlü sonuçlanmıştır. Bu nedenle, model denklemi, A ve A2 terimlerinin iki zıt
katsayılarının genel etkisini belirlemek için bir 3D çizim kullanılarak daha fazla araştırılabilir. Genel sonuç,
ışınlama süresinin etkisinin (A ve A2 birleşik) biyo-yağ verimini önemli ölçüde artırdığını göstermiştir.
4. MWP'YE TABİ OLARAK BİYO-YAĞ VERİMİNİN MODEL UYUMU
Tablo-4, gerçek değerlerin tahmin edilen değerlere yakın görüldüğünü göstermektedir, bu da model uygunluğunun
gerçek ve tahmin edilenler arasında yüksek derecede korelasyonlara sahip olduğu desteklemektedir.
Şekil-5, deneysel çalışmaların gerçek ve tahmin edilen yanıtlarının tanısal grafiğini göstermektedir. Grafikteki veri
noktalarına göre gerçek değerler, gerçek ve tahmin edilen değerler arasında yüksek derecede bir korelasyonu ifade
eden düz çizgi ile temsil edilen tahmin edilen değerlere yakın konumlandırılır. Bu, model uygunluğunun güçlü ve
güvenilir olduğu anlamına gelebilir. Bu sonuç, yanıt yüzeyi kuadratik modelinin, ön işlem görmüş mikrodalgadan
biyo-yağ verimini tahmin etmek için en uygun model olduğu düşüncesini desteklemektedir.
UASE: 15 gr toz tohum, 15 dakika sonikasyon süresi, 75 mL hekzan, 50 μm rezonans genliği, 60 ± 5 ° C sıcaklık. Şekil 5 . MWP'den etkilenen gerçek ve tahmin
edilen biyo-yağ veriminin tanısal grafiği.
5 . MWP DEĞİŞKENLERİNİN BİYO-YAĞ VERİMİNE ETKİLERİ
Şekil-4, ışınlama süresi arttıkça biyo-yağ veriminin arttığını göstermektedir. Bu sonuç, maruz kalma
süresinin arttırılmasının, hücre yapısının daha fazla parçalanmasını sağlayabileceğini açıkça
göstermektedir.
Işınlama gücü ise biyo-yağ verimi üzerindeki önemli etkisini destekleyecek istatistiksel bir temele
sahip değildir. Yine de, Şekil-4 daha kısa sürede ışınlama gücündeki artışın biyo-yağ veriminin çok
az eklenmesiyle sonuçlandığını göstermektedir. Daha uzun ışınlama süresinde, ışınlama gücündeki
artış, biyo-yağ ürününde küçük ve önemsiz bir artışla sonuçlanmıştır. Bu sonuç, ışınlama gücü
etkisinin, ışınlama süresi ile karşılaştırıldığında önemli olmadığını göstermektedir.
6. MWP ARACILIĞIYLA BİYO-YAĞ VERİMİNİN OPTİMİZASYONU